Remzi Akbaş'ın "Yaşasın Cumhuriyet!" başlıklı köşe yazısı
İster 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı isterse diğer milli bayramlarımız olsun, ne yazık ki 1970'li 80'li ve 90'lı yıllardaki gibi milli bütünlük heyecanıyla kutlanamıyor.
Ya bir terörist saldırısı ya da doğal afetler bahane ediliyor. Şöyle coşkulu ağız tadıyla iktidarı ve muhalefetiyle bir arada kutlandığına şahit oldunuz mu?
Dolayısıyla geleceğimizin gençliği bu duyguyu, bu heyecanı yeterince yaşamadığı, yaşatılmadığını görüyoruz.
Eskiler bilir, Cumhuriyet bayramlarında bayrak asılmayan yer kalmazdı. Şimdi asacak bayrak da bulunmuyor, vatandaşlar da belediyeler de bu konuda duyarsız maalesef...
Elbette bunun gerekçelerini ortaya koyarsak çok şeyler söylenebilir. O nedenle ayrık tartışmalara girmemek için bu konuyu 'es' geçiyorum.
Ne demek Cumhuriyet?
Cumhuriyet; egemenliğin kaynağının millete ait olduğunu kabul eden devlet ve hükümet şeklidir. Demokrasinin temel güvencesidir. Eşitliğin, laikliğin teminatıdır.
O halde kendimize şu soruyu soralım:
Teokratik bir sistem mi?
Cumhuriyet rejimi mi?
Türkiye’nin güçlenmesinin en önemli paydaşı laik Cumhuriyet'tir. Bunun dışında yönetilen ülkelerin durumunu görüyoruz değil mi?
Sevgili gençler, değerli dostlar!
Cumhuriyeti dini ve milli değerlerimizin karşıtı imiş gibi göstermek Cumhuriyete yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Mustafa Kemal Atatürk bir konuşmasında şöyle diyor:
“İnsan yaşayışını düzenleyen temel kurallar hepinizce bilindiği üzere yüce Kur’an’daki yazılı buyruklardır…”, “O, (Hz. Muhammed) Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca kişi yürüyor. Benim, senin adın silinir fakat o, sonsuza kadar ölümsüzdür.”
Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Atatürk ve kurdurduğu Cumhuriyet dine, din eğitimine ve mukaddes değerlere karşı değildir. Onlar dini ve mukaddes değerleri istismar edenlere karşıdırlar ki, bizatihi dinimiz de buna şiddetle karşıdır.
Gençlerimiz çok iyi bilmelidir ki, bu vatanda kurduğumuz Cumhuriyet yönetimi, Atatürk’ün önderliğinde çok büyük fedakârlıklarla kazanılan bir ölüm kalım savaşından sonra gerçekleştirilmiştir. Bu büyük başarının arkasında binlerce şehidin, binlerce gazinin harcı vardır.
Bu bakımdan, kurulan bu büyük eserin her yönü ile geliştirilmesi, doğabilecek her türlü tehlikeden titizlikle korunması, Cumhuriyet kuşaklarının atalarına borçlu olduğu en önemli görevdir. Hiç kimsenin tereddüdü olmasın ki, Cumhuriyet kuşakları, bu görevin bilinci içinde, kendilerine bırakılan emaneti daima koruyacak, Türkiye Cumhuriyeti’ni ebediyen yaşatacaklardır.
Evet ne dedik?
Günümüz Cumhuriyet!
Öyleyse son söz:
Yaşasın Cumhuriyet!