Remzi Akbaş'ın "Geçim olmazsa seçim olur" başlıklı köşe yazısı

Baştan söyleyeyim; sürekli seçim ortamı ülkenin ekonomik yapısını daha da bozar. O nedenle henüz aradan 15 ay geçmesine rağmen "seçim" çığırtkanlığı yapmak telafisi kolay karşılanamayacak sonuçları da beraberinde getirecektir.

Ancak;

Ülkeyi yöneten siyasi irade kontrolü kaybeder, ekonomik veriler telafisi mümkün olmayan bir seviyeye doğru giderse bu aşamada seçim yapılması "zararın neresinden dönersen kardır" mantığı ile sağlıklı olur.

Geçmişte bunun örnekleri görüldü. Zaten demokrasiyle yönetilen ülkelerde bu böyle olmalıdır.

Vatandaşın geçim sıkıntısı çeşitli mecralarda çeşitli eylemlerle dile getirilse de mevcut siyasi iktidar buna duyarsız kalıyor.

Vatandaş serbest piyasa ekonomisi sarmalında sahipsiz bırakılmış durumda.

Şöyle ki;

Zincir marketler ve süper market raflarında ürünlerde etiket illüzyonistliği yapılıyor. Örneğin; daha önce 500 gr, 1 kg, 2 kg şeklinde satılan ürünler 400 gr, 650 gr, 900 gr, 1.300 gr şeklinde eksiltilerek etiketle satılıyor.

Elbette bu şekilde vatandaşlarda göz yanılması durumu ortaya çıkıyor. 400 gr'lık ürünü 500 gr, 900 gr'lık ürünü de 1 kg gibi algılıyor.

Hükümetin yetkilileri önümüzdeki dönemde dezenflasyon sürecine girileceğini öne sürüyor. Ancak dezenflasyon sürecine girsek de alım gücümüz artmıyor. Fiyatlar da düşmüyor. Sadece artış hızı azalıyor. Oysa alım gücümüzün artması veya stabil kalması için enflasyon sepetinde bulunan maddelerin de artmaması ya da stabil kalması gerekiyor.

2024 yılı ikinci yarıyıl için, SSK ve Bağkur emeklilerini ele aldığımızda Temmuz dönemindeki 6 aylık enflasyona göre yüzde 24,73 zam aldı. Memur emeklileri de toplu sözleşme hesabıyla yüzde 19,31 zam aldı. Yıl sonuna kadar bu oran üzerinden aylık alınacak. Oysa piyasa aynı kalmayacak ve sürekli artacak.

5 Ağustos Pazartesi günü açıklanan Temmuz enflasyonu aylık yüzde 3,23; yıllık yüzde 61,78 açıklandı. Buna göre çalışan emekçilerin ve emeklilerin aylıklarında reel olarak yüzde 3,25 oranında erime yaşandı ve bu diğer aylarda böyle sürüp gidecek.

8 Ağustos tarihinde Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan "Enflasyon Raporu" toplantısında yaptığı sunumda 2024 yıl sonunda enflasyonun yüzde 38 olarak öngörüldüğünü açıkladı. Bu hedefin tutması için aylık ortalama enflasyonun yüzde 1,5 olması gerekiyor.

Geçmiş yıllara bakıldığında hiçbir şekilde bu öngörüler tutmadığı gibi arada 2-3 kat makas farkı oluştu. Dolayısıyla bu tahminin de tutmayacağı görülüyor. Ayrıca 2025 yılı sonunda yüzde 14, 2026 yıl sonunda yüzde 9 olarak öngörülmüş.

İnandırıcılığını kaybetmiş bir MB ile TÜİK arasındaki paslaşma nasıl olur bilemeyiz.

Bir gerçek şu ki, son 11 yıllık dönemde aylık ücretlerin enflasyon karşısında belirgin şekilde eridiği, alım gücünün yetersizliği ortada duruyorken...

Eğer mevcut siyasi irade "enflasyon-ücret" politikası arasındaki korelasyonu nötrüze etmediği takdirde toplumun huzur ve refahı, zengin ile fakir arasındaki açılım giderek bozulacaktır.

Böyle devam ederse erken seçim için sesler giderek artar. Geçmişte örneği olduğu için söylüyorum:

"Geçim olmazsa seçim olur!"