Ayşenur Elmacı'nın "Ticari ahlak" başlıklı köşe yazısı
İş ahlakı şu ahlakı bu ahlakı gibi bunların tamamı temeli, binası, çatısı ahlak olan yapının bölümleridir. Ahlakın hayattaki tezahürleridir. Yani demem odur ki temeli, kaynağı olmayan şeyin meyvesi de tezahürleri de olmaz.
Gelelim konunun tam içeriğine, hemen hemen her ürün zamlandı. Hemen hemen her ürün diyorum. Buna hep birlikte şahit olduk ve maalesef olmaya da devam ediyoruz. Dur diyenimiz yok. Bu zamana kadar bu zamlara dur diyen çıkmadıysa bu saatten sonra da dur diyecek olan çıkmaz.
Eleştiriyoruz. Ancak doğru eleştirdiğimizi zannetmiyorum. Neden bu fiyatlar bu kadar yüksek? Neden kimse dur demiyor? Gibi eleştirileri yapıyor kenara çekiliyoruz. Sonrası yok.
Ana sorunumuzun ülkemizde üretim olmamasından kaynaklandığını biliyor ama susuyoruz. Ülkemizde üretime geçemiyoruz. Kendi ürünlerimizi bize karşı kullanıyorlar ve bizden ucuza aldıkları ürünü bize 3 katı üretip, harmanlayıp geri yolluyorlar. Bunu sorgulamıyoruz. Susuyoruz. Sonrası yok.
Zam haberi duymayalım. Hemen her ürüne zam haberleri ile çalkalanıyor ülkemiz. Hemen hemen her gün zam haberleri ile uyanıyoruz. İndirim haberleri ile de senede üç dört kez karşılaşıyoruz. Ancak o indirim fazlasıyla zamlanarak geri geldiğini de görüyoruz. Sonrası yok.
Kim ne derse desin bu ülkenin ciddi bir üretim sorunu var. Ben 84 milyonluk bir ülkenin az ürettiğini düşünenlerdenim. Biz üretmiyoruz. Tam anlamıyla üretemiyoruz.
Ürettik diyelim. Ürettiklerimizi ne yapıyoruz?
Ürettiklerimizi de düzgün bir şekilde paylaşmıyoruz. Yani gelir dengesizliği. Büyük ve ciddi şekilde enflasyon yüksek, rakamlar yüksek, her şey yüksek. Ama bunun hissedilme sebeplerinden biri de gelir dengesizliğidir.
Gelir dengesizliği bu şekilde devam ettiği müddetçe ki, edecek gibi de görünüyor, Türkiye asla kitleler arasındaki uçurumu çözemeyecek.
Türkiye üretirken aynı zamanda ciddi anlamda dışa bağımlılığını her geçen gün arttırıyor. Mümkün olduğu kadar Türkiye kendi öz kaynakları ile üretim modelini devreye sokmalı. Bu üretim modeli ile kıt kanaatte olsa, bazı şeyleri kıssada, bazı lükslerden vazgeçse de, bazı şeyleri ertelese de kendi imkanları ile ürettiği şeylerle memleketi döndürmeyi başarmalıdır.
Gazeteci Faruk Aksoy’un açıklamalarını ara ara dinliyor ve analizlerinin yerinde olduğunu görüyoruz. Aksoy; “Türkiye’nin petrol gibi, bazı ilaç sanayindeki önemli başlıklar gibi ithalata dayalı önemli ihtiyaçları var. Doğalgaz, enerji bunlar açık Türkiye için. Bu açıklar halkı bir tarım ülkesi olan Türkiye’yi bu kadar derinden etkilememelidir” şeklinde açıklamalar gerçekleştirdi.
Biz ülke olarak çok güçlüyüz. Bunun farkına varamıyoruz. Tüm bu sorunların üretimsizlikten geldiğini biliyor ve susuyoruz.
Bizim tek çaremiz üretmektir. Bu ülkede neler, neler üretildi. Para yoktu diyorlar, lüks yoktu diyorlar.
Ama huzur vardı be, yaşanan hayatta huzur, mutluluk vardı.
Şimdi herkes düşmüş geçim derdine. Kimse kimseyi tanımıyor. Herkes köşesine çekilmiş düşünüyor. Herkes için geçerli değil tabi bu yazdıklarımız. Halinden memnun olanlar da var. Zengin daha fazla zenginleşirken, fakir daha fazla fakirleşiyor.
Yeni yıl geliyor. Hoş geldin 2025 diyeceğiz. Ama hoş mu gelecek boş mu gelecek bilmiyoruz. Ama nasıl geleceğini de kestirmiyor değiliz.