Ayşenur Elmacı'nın "Mücadele eden hep halk oluyor" başlıklı köşe yazısı
Son yıllarda Türkiye, ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan değişimlere sahne oluyor.
Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri şüphesiz ekonomi, enflasyon, döviz kuru dalgalanmaları ve yüksek yaşam maliyetleri halkın günlük yaşamını oldukça zorlaştırıyor. Özellikle gıda fiyatları ve temel ihtiyaç maddelerindeki artış, dar gelirli vatandaşların yaşamını daha da çetin hale getiriyor. Ekonomide mücadele eden halk…
Türkiye'nin siyasi atmosferi, son zamanlarda zorlu süreçlerden geçiyor. Bu süreç, siyasi partilerden bireylerin günlük yaşamına kadar her şeyi etkileyen bir yapıya bürünmüş durumda. Türkiye’nin iç siyaseti, her geçen gün biraz daha karmaşık bir hal alıyor. Burada da mücadele eden halkı görüyoruz…
Bu kutuplaşma, toplumun hemen, hemen her kesiminde hissediliyor; sokaktaki vatandaş, sosyal medyada yoğunlaşan tartışmalar ve partiler arasındaki söylemler arasındaki mesafe her geçen gün daha da büyüyor. Bu kutuplaşmanın toplumda yarattığı gerginlikler, toplumsal barışı da tehdit ediyor.
Siyasi liderlik, toplumu temsil etmenin ötesinde, aynı zamanda kriz yönetme becerisini de gerektiriyor. Gerektirmeli. Parti yöneticileri ve siyasi figürler, sosyal medyada doğrudan vatandaşlara hitap ederken, aynı zamanda kamuoyu oluşturma ve etkisi artırma çabası içinde. Bu dijitalleşme, halkın siyasetle olan etkileşimini hızlandırırken, aynı zamanda dezenformasyon ve manipülasyon risklerini de beraberinde getiriyor.
Türkiye’nin iç siyasetindeki en büyük sorunlardan biri, toplumsal gerilimlerin giderek artması. Siyasi partiler arasındaki kutuplaşma, toplumu da ikiye bölüyor. Sağcı-solcu, muhafazakar-liberal, milliyetçi-azınlık hakları savunucusu gibi ayrımlar, halk arasında ciddi bir gerginliğe yol açıyor. Özellikle ekonomik sıkıntıların ve sosyal adaletsizliklerin arttığı bu dönemde, halkın siyasi liderlere olan güveni de azalmış durumda.
Siyasi liderlerin ve partilerin, toplumun farklı kesimlerini kucaklayan, kutuplaşmayı derinleştirmeyen bir dil geliştirmesi elzem. Siyasi çözüm önerileri, sadece iktidar partileriyle değil, aynı zamanda muhalefetle de istişare edilerek üretilmelidir.
Türkiye’deki genç nüfus, geleceğe dair umut ve beklentilerini açıkça ifade ediyor. Eğitim, iş bulma olanakları ve sosyal haklar konusundaki talepler, gençlerin en çok dile getirdiği sorunlar arasında yer alıyor. Gençler olması gerekeni dile getiriyor.
Gençler aynı zamanda ekonomik belirsizlikler ve sosyal adaletsizlik gibi konularda da endişelerini sürdürüyor. Gençler HAK HUKUK ADAELET istiyor. Gençlere kızmayın…
Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, pek çok açıdan belirsiz ve karmaşık bir tablo sunuyor. Ekonomik zorluklar, siyasi rekabetler ve toplumsal gerilimler bir arada ilerlerken, halkın geleceğe dair umutları ve beklentileri de önemli bir soru işareti oluşturuyor.
Buna göre her zaman mücadele eden halk oluyor. Halka karşı gelmeyin. Adaleti sağlamaya çalışırken ocu, bucu, sizci, bizci diyerek adalet sağlamayın. Adaleti, hukuku her alanda her şartta herkes üzerinden sağlamaya özen gösterin.
Son olarak başta tüm okurlarımız olmak üzere milletimizin ve tüm İslam aleminin mübarek Ramazan Bayramı'nı en içten dileklerimle kutluyorum…