Remzi Akbaş'ın "İşverenin gönlü oldu!" başlıklı köşe yazısı
Yaklaşık 8 milyon çalışanın merakla beklediği yıllık "Asgari Ücret" 24 Aralık Salı günü saat 20.30'da acil toplanan "Asgari Ücret Tespit Komisyonu" sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan tarafından açıklandı.
İşçi kesimini temsil eden TÜRK-İŞ toplantıya davet edilmesine rağmen ücret pazarlığının belirlendiğini öğrenmiş olmalı ki toplantıya katılmadı.
17 bin 2 liradan 22 bin 104 TL'ye çıkarılan "Asgari Ücret" artışı yüzde 30 oldu. Açlık sınırının (20 bin 561 TL) şimdilik biraz üstüne çıktı ama önümüzdeki aylarda bunun altına düşeceğinden hiç kuşkunuz olmasın. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)'nin işveren desteği de aylık 700 TL'den yüzde 42,8 artışla Bin TL'ye çıkarıldı. Bence bu destek işverenleri de rahatlatmak adına en az 3 bin lira olmalıydı.
Herkes şunu kabul etsin ki, bu yüzde 30'luk artışın önümüzdeki aylarda giderek eriyeceğinden kuşkunuz olmasın.
Yani öyle "enflasyona ezdirmedik" açıklaması doğru değil. Kaldı ki Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'in açıkladığı "enflasyon" verileri de gerçekçi değil.
Açık konuşalım; eğer önümüzdeki yıl bir seçim yılı olsaydı zam artışı böyle olur muydu?
Örneğin; seçim yılı olmadığı 2020'de asgari ücrete yüzde 15.03 artış yapılarak 2 bin 324 lira olmuştu. 2021'de ise yüzde 21.56 artışla 2 bin 825 liraya çıkarıldı.
2023 yılı Cumhurbaşkanlığı seçim dönemi öncesinde, 2022 yılı artış oranı önce yüzde 50,5 ile 4 bin 253 liraya, yine aynı yıl ortasında yüzde 29.31 artışla 5 bin 500 liraya çıkarıldı. Kümülatif olarak yıllık artış oranı yüzde 85'e çıktı.
Mayıs 2023 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle yıl öncesi açıklanan "Asgari Ücret" önce yüzde 54.66 ile 8 bin 506 liraya, yine aynı yıl içinde yüzde 34 artışla 11 bin 402 liraya çıkarılmıştı. Burada da kümülatif yıllık artış yüzde 90'a gelmişti.
31 Mart 2024 yerel seçimleri öncesinde ise "Asgari Ücret" yıllık yüzde 49 ile 17 bin 2 lira olmuştu.
Dikkat edilirse seçimlerin olmadığı dönemlerde Asgari Ücret zam artışı daha düşük olurken, seçim dönemleri öncesinde daha yüksek yapılmıştır.
2025 yılını kapsayan bu ücret artışına sosyal medyayı taradığımda AK Parti'nin seçmenlerinden bile tepki geldiğini gördüm. Demek ki ucu cebe dokunduğunda yok "Suriye" zaferiymiş, yok "Gabar" petrolüymüş, yok "Uzay" yolculuğuymuş gibi etkenlerin önceliği olmuyormuş.
Asgari ücretle çalışanların olduğu kadar işveren tarafı da bu ücret artışını heyecanla bekliyordu. Onlar da yüzde 25'in geçilmesini istemiyordu. İşçi tarafı da yüzde 74 civarında olmasını istiyordu.
Görüldüğü üzere ortak bir noktada birleşme olmadı. Daha çok özel sektörün dediğine yakın bir artış oldu.
Peki bu ücret adaletli mi?
Her ne kadar Bakan Işıkhan, asgari ücret açıklaması öncesi hak, hukuk, adalet kavramlarına yönelik örnekler verse de bu artış oranı kesinlikle adaletin kıyısından bile geçmiyor.
Çünkü:
TÜİK hesabına bakılarak belirlenen ücret politikası hiç gerçeği yansıtmıyor. Zaten toplumun çoğunluğu da açıklanan verilere inanmıyor. Buna rağmen enflasyon göreceli azalsa bile hayat pahalılığı artarak devam ediyor. Zincir marketler ve çeşitli firmalar açıklama öncesi ürün etiket fiyatını yukarıya doğru güncellemeye başladı bile...
Toplumsal barışın önemli parçası olan çalışanlar ile işverenler arasındaki "ücret politikası" şimdilik işverenin gönlüne yakın sonuçlandı. Umarım ülkemiz için hayırlı olur!