Oğuzhan Kır'ın "1933 yılında Karasu’nun sorunları" başlıklı köşe yazısı

Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Başvekil İsmet İnönü imzalarıyla 10 Nisan 1933 yılında kaza/ilçe statüsüne kavuşan Karasu, köyleriyle birlikte yaklaşık 10 bin nüfuslu küçük ve dağınık bir yerleş merkeziydi. Karasu halkı o yıllarda adliye, belediye, postane ve tapu gibi hükümet işlerini halletmek için bir haftalık işini gücünü bırakıyor, kaza merkezi Kandıra’ya yürümek zorunda kalıyordu. Keza, Karasu çok geniş bir coğrafyaya sahip olduğu için ücra köşedeki köylerde yaşayanlar bile İncirli’deki kaza merkezine gelmekte sıkıntı yaşıyorlardı. Özellikle kış aylarında Karasu’nun köylerinden merkeze gelmek hiç mümkün olmuyordu.

Karasu’nun en büyük sorunlarından biri de yol problemiydi. Pek çok köyün bağlantı yolu sadece patikalardan ibaretti. Sakarya Nehri üzerinde köprü bulunmadığı için geçişler potlarla sağlanıyordu. Zonguldak, Ereğli, Akçakoca ve Kefken’e uğrayan vapurlar Karasu’ya uğramıyordu. Liman olmadığı için kereste ve tomruk ticareti sırasında pek çok kaza vuku buluyordu. Liman, Karasuluların en birinci isteğiydi.

Karasu’dan Adapazarı’na doğru düzgün yol yoktu. Kandıra yolu da köyler üzerinden sağlanıyordu. Kış aylarında ise bu yolları kullanmak mümkün değildi. Kocaali’den Çam Dağı istikametinden Hendek’e bağlanan küçük bir patika yol bulunuyordu. Bu yolu da kış aylarında kullanmak mümkün değildi.

Karasu’nun merkezi İncirli, kasabadan farksız idi. Aşağı bölgeleri geniş bataklıklardan ibaretti. İlçe merkezinde lokanta ve kasap bulunmuyordu. Düzenli kurulan bir Pazar yeri yoktu. Meyve ve sebzeler dışarıdan getirtiliyor, karaborsacılıkla satılıyordu. Sadece birkaç tane esnafı bulunuyordu. Kurtuluş Savaşı sonrası Karasu’nun yerli halkının çoğu buradan göç etmişti. Gelen göçmenler de burada tutunamamış, nahiye giderek fakirleşmişti. Halk, Karasu’nun ilçe olduktan sonra yatırım alabileceğini düşünerek umutlanmıştı.

Doğası ve manzarası çok güzel bir yer olan Karasu, kapasitesinin çok altındaydı. Haziran 1933’ten itibaren yeni hükümet konağı, belediye, postane, adliye ve pazar yerinin hizmete girecek olması halk arasında sevinç yaratmıştı.

Karasuluların en büyük geçim kaynağı ezelden beridir yapılan mısır hasadı, kereste ticareti ve meşhur siyah havyardır. Kerestecilik ve ormancılık Karasuluların ata mesleğidir. Siyah havyar ise, 1850’lerden itibaren Sakarya Nehri, Melen Irmağı ve Karasu Gölü’nde yürütülen bir iştir. Dev mersin balıkları tutulur ve içinden meşhur siyah havyar çıkarılarak İstanbul’a gönderilir. Bu işlem, balığın nesli tükenmemesi için bizzat hükümet kontrolünde yapılır ve belli periyotlarla açık artırma usulüyle balıkçılara verilirdi.

Siyah havyar, Karasu halkının en önemli geçim kaynağıdır. İlçede bol miktarda büyük akarsu bulunduğu için mersin balıkları bolca bulunmaktaydı. Balıkçılar, havyarın kendilerinden ucuza alınıp tezgahta pahalı satıldığından mustariptir. Karasu halkı, ilçenin kaza olmasıyla birlikte buraya yatırım geleceğini ve kısa sürede ülkenin önemli merkezlerinden biri olacağını tahmin ediyor.

Kaynak: Son Posta Gazetesi, 1 Mayıs 1933 / 30 Ekim 1938, Son Posta Gazetesi.

Whats App Görsel 2024 12 02 Saat 13.20.01 7B1820F2

Whats App Görsel 2024 12 02 Saat 13.20.01 Fa75F8E3