Bu hafta çok konuşmayacağım. Sadece çok düşünme ile ilgili iki hikâye paylaşacağım sizlerle. Çözemeyeceğiz ve elinizden bir şey gelmeyen şeyler için tekrar tekrar düşünüp kendinizi üzmeyin. Kendinizi üzüp başka şeylerden tat almaktan mahrum olmayın. Eğer bir şey hakkında çok düşünüyorsanız diğer şeylerde sabrınızı ve odağınızı kaybederseniz. Kendiniz için, sevdikleriniz için, dünya için güçlü olmak zorundasınız. Her zaman birilerine faydalı bir birey olmalıyız ve bunun ilk kuralı kendisine faydalı olmaktan geçer. Kendisine faydası olmayan başkasına, dünyaya faydalı olamaz. Hikâyeleri çok seveceğinizi ve bunun hakkında çok düşüneceğinizi tahmin ediyorum. :) Şimdiden iyi okumalar.
Esen kalın.
Charlie Chaplin seyircilere bir şaka yapar ve herkes gülmeye başlar. Aynı şakayı tekrar yapar ve bu sefer birkaç kişi güler. Aynı şakayı bir kez daha yapar ve bu sefer hiç kimse gülmez. Sonra bu harika sözleri söyler: “ Aynı şakaya defalarca gülemiyorsunuz. O zaman neden aynı şey için tekrar tekrar ağlıyorsunuz?”. Hayatın her anının tadını çıkarın. Hayat çok güzeldir.
Bardağı yere bırakın
Profesör, elinde içi dolu bir bardak tutarak, “Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?” diye sordu. Öğrenciler, ‘50gr!’ … ‘100gr!’ … ‘125gr!’ cevaplarını verdiler.
“Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem. Ama benim sorum şu: Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?” diye sorar profesör. Öğrenciler “hiçbir şey.” diye cevap verdiler.
“Tamam, peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?” diye sorar profesör. “Kolunuz ağrımaya başlardı.” diye cevap verir öğrenciler.
“Haklısınız. Peki ya 1 gün boyunca tutsam ne olur?” diye sorar profesör. “Kolunuz iyice ağrır, adaleniz spazm yapar, belki de çözüm için hastaneye gitmek zorunda kalırsınız.”
Sorularına cevap alan profesör, “Peki tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme olmadı. Ancak zaman içinde kolun ağrımasına ve kas spazmına yol açan olay neydi? Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda?” diye sorar profesör. Bütün öğrenciler “Bardağı bırakırsanız rahatlarsınız.” diye cevap verirler.
Profesör, öğrencilerini kutlar ve şu açıklamayı yapar: “Hayatın problemleri de böyle bir şeydir. Onları kafanızda birkaç dakika tutarsanız sorun olmaz. Uzun bir süre düşünürseniz, başınız ağrımaya başlar. Ama hiç aklınızdan çıkarmazsanız, artık başka bir şey düşünemez hale gelirsiniz; bu sizi bitirir. Elbette hayatınızdaki sorunları düşüneceksiniz; halletmeye çalışacaksınız. Ama en önemlisi, onları, her günün sonunda, uyumadan önce yere bırakmaktır. Bu şekilde strese girmez ve sabah taze bir beyinle uyanırsınız. Taze bir güne, yeni sorunlarla mücadele azmini kazanarak başlamış olursunuz. Bu yüzden bardağı yere bırakın!”