Oğuzhan Kır'ın "Subatağı tarihi" başlıklı köşe yazısı
Günümüzde Sakarya’nın Karasu ilçesine bağlı bir köy statüsünde olan Subatağı, Osmanlı arşiv belgelerinde Suyatağı ve Subatak şeklinde geçmektedir. Öz Türkçe bir isim olan Subatağı ismi, suyun battığı, gözden kaybolduğu, sulak yer anlamını taşımaktadır. Köy, su kaynakları bakımından oldukça zengindir. Köy sınırları içinden doğan ırmak ve dereler, köy merkezindeki su gözlerinden yerin dibine kaynayıp gittiği için köye Subatağı ismi verildiği düşünülmektedir. Derli toplu, düzenli bir köy olan Subatağı, Limandere ile Yassıgeçit arasında konumlanmıştır.
Subatağı ilk olarak 1880 yılında Rum tebaa tarafından kurulmuştur. Fakat öncesinde yerli Türkler, bu bölgeye zaten Subatağı/Suyatağı ismini vermişlerdi. Osmanlı hükümeti, Gümüşhane ve Bayburt’ta madencilikle geçinen Rumları Subatağı’na yerleştirmiştir. 1888 yılında kurulan Karasu Osmanlı Madenleri Anonim Şirketi bünyesinde Subatağı maden ocaklarında çalışan Rum madenciler, köyün ilk yerlileri olmuşlardır.
19.yüzyılın sonlarında 150 hanelik bir Rum köyü olan Subatağı, iki ayrı mahalleden müteşekkildi. Köye yerleşen Rumlar ilk iş olarak her iki mahalleye de Ayapetro ve Pavlo Rum kiliselerini inşa ettiler. Fakat aradan geçen yıllarda kiliseler eskidi ve tahrip oldu. 1905 yılında Ayapetro kilisesinin tamir ve inşası için Adapazarı Kaymakamlığı’na ve patrikhaneye başvuru yapıldı. Patrikhane, durumu Osmanlı hükümetine bildirdi.
5 yıl süren yazışmalar sonunda 1910 yılında taş ve kerpiç malzemeden yeniden inşa edilen kilise, 2 bin ve arzen (enine), 16 ve irtifaen (yükseklik) idi. Ayrıca büyük bir çan kulesi bulunuyordu. 250 liraya yenilenen kilisenin masrafları, Büyükada’da oturan Rum tebaaya mensup Yanii Haralu ile refikası (hanımı) taraflarından karşılandı.
Yaklaşık 900 nüfuslu bir Rum köyü olan Subatağı halkı, Osmanlı’nın son zamanlarına kadar madencilik, tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağladılar. Köye, 1918 yılından itibaren Türkler de göç etmeye başladılar.
Osmanlı Devleti, I.Dünya Savaşı’nda yenilince 30 Ekim 1918 tarihinde İtilaf Devletleri ile Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzaladı. Bu tarihten sonra Yunanistan, Osmanlı topraklarındaki Rumları kışkırtmaya başladı. Serdivan doğumlu Rum Çeteci Kaptan Vangelos Fotiadis ve Karapelit Doğumlu İstavri ve Pavli, Karasu ve Kocaali bölgesindeki Rumları toparlayarak direniş çeteleri kurdular ve Türk köylerine baskınlar düzenlemeye başladılar. Adapazarı, 26 Mart 1921 tarihinde Yunan ordusu tarafından işgal edildi. Yunanlılardan güç alan Rum çetecileri Subatağı, Ardıçbeli ve Yassıgeçit’i de ele geçirdiler. Orhan Gazi Müfrezesi Lideri İpsiz Recep ve Halit Molla gibi milis kuvvetleri sayesinde 21 Haziran 1921 günü Karasu bölgesi dahil olmak üzere Adapazarı, Yunan işgalinden kurtarıldı. 30 Ağustos 1922’de ise Türk ordusu, Yunanlıları İzmir’den denize döktü ve ülke işgalden kurtarıldı.
1923 yılında Lozan Antlaşması imzalandı ve Cumhuriyet ilan edildi. Hemen sonrasında Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi imzalandı. Mübadele kapsamında Türkiye’de yaşayan 1.200.000 Rum, Yunanistan’a; Yunanistan’da yaşayan 500.000 Türk ise Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakıldı. Bu kapsamda 1880 yılında Gümüşhane’den Subatağı Köyü’ne yerleşen 150 haneden oluşan Pontus Rumları, Yunanistan’ın Vodina kentine (Edessa) bağlı Oslof (Panagitsa) Köyü’ne yerleştirildiler. Oslof’taki (Panagitsa) Türkler ise Selanik limanından gemilere bindirilerek Karasu’nun Subatağı, Yassıgeçit ve Kurumeşe köylerine iskan edildiler.
Aradan geçen bir asır sonunda zaman zaman her iki taraf birbirlerini ve köylerini ziyaret ettiler. Yassıgeçit ve Subatağı halkının ataları için Panagitsa mezarlığında anıt mezar bulunmaktadır.