Tugay Bilgen'in "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" başlıklı köşe yazısı
Zihnimiz sorulara cevap verme üzerine işleyen bir makine gibidir. Bir arama motoru gibi düşünebilirsiniz. “Bugün ne giysem? Arkadaşımı arasam mı? Dışarı mı çıksam? Bunu ona söylemeli miyim? Söylemezsem ne olur?” ... gibi işte düşünce akışımız bir soru ile başlar. Bu soruları her zaman sesli sormayız. Çoğu arka planda sessizce makineyi çalıştırmaya devam eder. Biz ise kendi zihnimiz hakkında "sağlıklı, yeterli, yetersiz, sorunlu, başarılı" gibi kanaatlere ulaşabilmek için sorulan sorulara cevap verebilme düzeyine bakarız. Cevap veremeyen zihin ise kötü sıfatlar ile yaftalanır. Şimdi burada durup makineyi kötülemeden önce şu soruya da dikkat etmenizi istiyorum. Makine istenildiği gibi çalışmıyorsa, kullanıcı hatası olabilir mi? Birisine zaten yapamayacağı işi verip birde başarısız demekten gibi yani.
Detaylara geçmeden önce zihnin çalışma prensiplerine değinelim. İlki zihninize bir bilgiyi soruyorsanız, bilgisi tecrübe ettikleri ile sınırlıdır. İkincisi zihniniz tahmin üreterek çalışır, kesinlik üzerinden çalışmaz. Eğer zihninizden tecrübe etmediği bir şey hakkında bilgi isterseniz, cevap vermeyecek. Eğer tahmin ettiği bir durum ile ilgili kesinlik isterseniz, cevap vermeyecektir. Buraya kadar hemfikir isek Gelin bir örnek üzerinden devam edelim.
Büyüyünce ne olmak istiyorsun? Gençlerimize sıklıkla sorduğumuz bir soru. Gayet masumane görünen bu soru aslında zihinlerimizin için zorlayıcı bir sorudur. Bizler bu soruları gençlerimize yönelttiğimizde birtakım cevaplar alabiliriz. Aldığımız cevap bizi tatmin de edebilir. Ama genç bireyin bu soru ile imtihanı onu strese sokar. Çünkü bu soruya muhatap olan zihin, gerçek bir cevap veremez. Zihninde ne olmak mı istiyorum? Ne bileyim henüz olmadım ki? şeklinde düşünceleri duyar. Ardından geçiştirme bir cevap verir. Çünkü tecrübe edilmemişi bilemez. Bilmediği şeyi isteyip istemediğini de bilemez. Cevap vermediğinde ise biz onu "sen de ne istediğini bilmiyorsun" diye suçlarız.
Yazıyı okurken, bunlar gençlerimizi motive ediyor ama ufacık şeylere takılıyorsun sende hocam diyebilirsiniz. Size bu soruların başlangıçta fark edilmeyen sonuçlarından da bahsedeyim o zaman. Gençlerin istiyorum dediği aslında "merak etme" durumudur. Ama buna merak yerine istek dediğini farz edelim. Merak ettiğini yapamamak ve istediğini yapamamak farklı şiddetlerde ıstırap doğurur. İsteğin olmaması hep daha çok acıtır. Ayrıca istediğini yapamamak kişiye yetersizlik ve aciziyet konularında olumsuz mesajlar verir. Kişi aciziyeti ile bir kez yüzleştiğinde ise... Artık kendine güvenmekte zorlanır. Fırsat görür ama adım atamaz, teklif gelir ama kabul edemez. İçine kapanmaya, kendi isteklerini azaltmaya, hayal kırmamaya başlar.
Şimdi tüm bu kötü senaryoların, istiyorum zannettiği şey olmadı diye olduğunu düşünün.
Ve belki de deneseydi onu hiç istemeyecekti.