Ayşenur Elmacı'nın "Bir yerde yasak yazıyorsa yasaktır" başlıklı köşe yazısı

Pazar günü sabah saatlerinde Sakarya sahillerinde oluşan dalgalar nedeniyle Kaymakamlık kararıyla denize girişler yasaklandı.

Doğal olarak da Karasu’da da denize girişler yasaktı.

Pazar günü denize girmek isteyen vatandaşlar cankurtaranların uyarılarını dinlemeyerek denize girmek için çaba sarf etti. 

Pazar günü de iki kişi denize girerek maalesef hayatını kaybetti. Neyin mücadelesini veriyor cankurtaranlar? Bir can kaybı dahi yaşanmasın diye tüm gün güneşin altında hayat nöbeti tutuyor bu insanlar.

Peki, biz ne yapıyoruz?

Cankurtaranlarımızın telsizlerini suya atıyoruz.
Cankurtaranlarımızı darp ediyoruz. Neler neler…

Bu mu çözüm yolumuz? Her defasında şiddeti mi kullanacağız?

Yasaksa yasak. Neyi anlamak ve kabullenmek istemiyoruz?

Cankurtaranların, ısrarla denize giren vatandaşları uyarmasının ardından cankurtaranlar ile vatandaşlar arasında tartışma yaşanıyor. Gerçekten bu durum utanç verici!

Dışarıdan gelip Karasu’da rahat rahat kimse ahkam kesemez. Karasu’da tatilci istemiyoruz demiyoruz. Keyfini Karasuluların değil dışarıdan gelenlerin çektiği sahilde denize girenler, tatillerini keyifle yapanlar Karasu’da rahatlıkla isyan bayrağını çekemez.

Yasaksa yasak arkadaş, girmeyeceksin denize. Bu kadar!

Yasak olduğu zaman denize girenlerin akıbetini görüyoruz. Yalandan yasak alınmıyor. Can güvenliği için alınıyor bu yasaklar.

Deniz sakinken boğulma vakalarına bakalım birde yasakken boğulma vakalarına bakalım. Zor değil. Can bu! Körü körüne ölüme atlamak neden?

Lütfen cankurtaranlarımızı dikkate alalım. Yasaklı zamanlarda denize girmeyelim.

Darp edilen ve telsizleri suya atılan cankurtaranlar, Karasu İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne giderek suç duyurusunda bulundu ve ifade verdiler.

Keyif mi aldılar suç duyurusunda bulunarak? Hayır. Bence keyifle suç duyurusunda bulunmadılar. Zor değil insanca yaşamak. Kurallara uymak.

Benzer bir diğer konu ise, sahil şeridinde bulunan cankurtaran kuleleri daha önce de birçok kez tahrip edildi. Kuleler kimliği belirsiz kişiler tarafından özellikle geceleri kırılıp, yakılıyor.

Gerçekten emekle yapılan yerleri, ter içinde kalıp iki dakika dinlenecekleri yerleri keyif için kırıp yakıyorsanız da sizi vicdanınızla baş başa bırakıyorum. Ne zaman düzeleceğiz biz? Konunun ne zaman farkına varacağız?

Bu durum aslında denetimsizlikten, cezaların gerektiği kadar büyük olmamasından kaynaklanıyor. Tüm gün hayat nöbeti tutan cankurtaranların emeklerini hiçe sayıp kenardan izlemekle olmuyor yöneticilik.

Bir gün yakınını aynı şekilde kaybettiğiniz zaman anlayacaksınız konunun ciddiyetini. İnşallah yaşamazsınız ama oturup düşünmeniz şart...

Hayırlı haftalar.