Mersin Balığı, Karasu ve Sakarya’nın en önemli simgesidir. 1875-1975 yılları arasında Karasu halkının en önemli geçim kaynağı Mersin Balığı Havyarı olmuştur. 2000’li yıllardan sonra Sakarya Nehri’ndeki Mersin Balığı popülasyonunu artırmak için birtakım çalışmalar yapılmışsa da istenen başarı elde edilememiştir. Karasu Belediyesi’nin logosunda da bulunan Mersin Balığı ’nın önemi, ne yazık ki Karasu ve Sakarya halkı tarafından pek bilinmemektedir.
Dünyanın en eski balıklarından biri olan Mersin Balığı, tarih öncesi çağlardan gelen vahşi bir türdür. Köpekbalığıyla büyük benzerlik taşıyan bu balık, onun tatlı suda yaşayabilen bir çeşididir. Bu balık, yaşayan bir altın madenidir. Özellikle de Karadeniz ve Hazar’a özgüdür. İçinden çıkan siyah havyar çok değerlidir.
Mersin Balığı havyarı, dünyadaki en pahalı yiyeceklerden biridir. Kilosu 100.000 TL’den daha fazladır. Aristotales dahi havyarına olan düşkünlüğünü dile getirmiştir. Mersin Balığı, dünyada üremesi en zor olan balık türüdür. Yalnızca 8-20 yaş aralığında olanlar üreyebilir. Suya bırakılan milyonlarca havyardan bazen sadece bir tanesi yaşama tutunabilir. Bir Mersin Balığı ortalama 100 yıl yaşayabilir.
Bu tarih öncesi balığın en büyük düşmanı kirliliktir. Eski dünyaya ait oldukları için insanın doğaya yaptığı en küçük bir müdahaleden hemencecik etkilenirler. Mersin Balıkları 8 yaşından itibaren havyar dökmeye başladığı için çiftliklerde dahi onları yetiştirmek oldukça zordur. Diğer balıkların da havyarı bulunur ancak, kaliteli gerçek bir havyar, Mersin Balığı havyarıdır.
19. yüzyıl boyunca Karadeniz’e dökülen nehirlerde aşırı avlanmadan dolayı türü neredeyse tükenmek üzeredir. 20. yüzyılın başlarında İngiliz balık şirketleri Karasu’daki Sakarya Ağzı’nda Mersin Balığı havyarının peşine düşmüşler, balıkçılardan ucuz fiyata aldıkları havyarı dünyaya pahalı ihraç etmişlerdir.
Mersin Balığı, Karasu için altın bir bileziktir. Bir zamanlar Karasuluların geçim kaynağı olan bu balığın çiftlikleri kurulmalı, havyarı dünyaya ihraç edilmelidir. Halkın ve yeni nesillerin Mersin Balığını anlaması ve yaşatması için idareciler tarafından hikâye ve şiir yarışmaları, tiyatrolar, kısa filmler, belgeseller ve festivaller yapılması gerekmektedir. Bu konuda Meslek Yüksek Okulu, Milli Eğitim ve STK’lara da çok büyük görevler düşmektedir.