Hasan Kar'ın "Yarım ekmek arası lokum" başlıklı köşe yazısı
İnsanı sempatik kılan şey yaşam süresi boyunca tutunduğu tutum ve aşırıcılığın olmaması. Sosyal hayatın herhangi bir alanında veya herhangi bir konusunda, sözel veya fiziki aşırıcılık hiç doğru bir yöntem değildir. İşte tam da burada sempatik olmaktan çıkıyoruz belki de farkına varmadan. İyi günler iyi haftalar.
Kıymetli okurlar; 80’li yıllarda ilkokul çağında okula gittiğimiz dönemler her haliyle zor ama her haliyle güzel ve organikti. Okulda kantin diye bir durum söz konusu değildi. Ben Kuzuluk Mehmet Akif Ersoy Okulu’ndan örnek vereceğim. Okulun hemen yanında küçük bir bakkal vardı. (Bir tanesi hala var.) Buradan teneffüslerde çeyrek ekmek, yarım ekmek arası lokum alır yerdik ve dışarıdan alınan ekmek arası lokum en güzel en favori yemekti bizler için.
Her sınıfta soba vardı, kömür gelirdi. Öğrenciler ara ara odunda getirirdi. Bir tane hademe vardı sonra iki oldu. Biri Nurettin amca. Allah rahmet etsin, nereye nasıl yetişsin. Her sınıfta soba. Doldur-boşalt, temizlik gibi… Bazen soba yakma işine öğretmenler ve öğrenci olarak bizler de eşlik ederdik. Şimdi bakıyorum, kantin veya kantin dışı menüsüne o kadar çok çeşit var ki, parasal durumun olduktan sonra. İnsanoğluna geçmişte yaşadığı şeyler daha orijinal geliyor sanki. Her geçen sene sunileşme denilen durumu yaşıyoruz. Okul servisi diye bir olay yok tabi ki.
Merkez mahallesi olarak Kuzuluk, Yalı gibi mahallesinden yürüme gidip geliniyordu liseye. Karda kışta hem de. Çetin geçen kışlar daha da zor oluyordu öğrenciler için muhakkak ama hayatı boyunca aklında kalacak güzel bir anıda oluyordu. Aslında her şey yaşadıklarımızdan ve gördüklerimizden ibaret. Biz sadece bugün ki durum ile kıyaslama ve genelleme yapıyoruz. Her durumum o anki zorlukları şartları var avantaj ve dezavantajı olduğu gibi. Bu duygu ve düşünce içerisinde kendinize iyi bakın hoşça kalın.