Remzi Akbaş'ın "Şimdi faturayı ödeme zamanı" başlıklı köşe yazısı
2-5 Nisan tarihleri arasında 2 bin kişi üzerinden yapılan anket, iktidara ve muhalefete ışık tutacak veriler içeriyor.
Optimar, “Sizce bugün Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” diye sormuş. Tahmin edeceğiniz üzerine ekonomi çıkıyor. Ama ezici bir oranla ‘Ekonomi’ diyenler yüzde 60.6’yla ilk sırada gelirken, onu yüzde 6.1 ile Suriyeliler ve düzensiz göçmenler takip ediyor.
Demek ki; toplumun birinci önceliği ne ulusal güvenlik ne iklimsel tehlike ne göç politikası ne siyasi değişim değilmiş...
Neymiş? Ekonomi!
Yani geçinme kaygısı, aç kalma korkusu, ailesinin geleceği...
Hükümetin ilgili organları her seçim öncesi ekonomik verileri olumlu yönde şişirerek halkın önüne koyması neye yarıyor? Bir süre sonra gerçekle yüz yüze kalıyoruz. Ve bu durum idareye karşı güvensizlik yaratıyor.
Bunu "Dağ fare doğurdu" metaforuyla açıklamak yanlış olmaz sanırım...
Bakınız, ülke ekonomisinin istenilen hedeflere gelmemesinin birçok nedeni var.
Bunların en başında teknolojide üreten değil, tüketen bir politika izlenmesidir. Daha sonrasında hukuksal sorunları ve siyasi güvensizliğin toplumsal etkilerini de sayabiliriz.
2020 ve 2021 yılını kapsayan covid-19 pandemisine ve geçtiğimiz yıl yaşanılan Kahramanmaraş merkezli depremin ekonomiye olumsuz etkisini göz ardı etmiyoruz elbette...
Ancak;
İktidarı kaybetmemek adına geçirilen, hem genel hem de yerel seçimler sürecinde seçim politikası uygulanması ve buna ilave siyasi gerilimleri nasıl kabul edelim?
Seçimlerde yaşanan kutuplaşma siyaseti ekonominin kötü gidişine tuz biber ekmesinin faturasını kim ödüyor?
Elbette herkes ödüyor ama en çok etkisi asgari ücret seviyesinde kazanç sağlayan çalışanlarla, emeklilerde görünüyor.
Şimdi bütün gözler önümüzdeki genel seçimlere kadar "erken seçim" çığırtkanlığından uzak radikal ve rasyonel politika ile ülke ekonomisini düzeltecek çalışmalar yapmaya kalıyor.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan enflasyon verileri bağımsız araştırmacıların oluşturduğu ENAG'a göre Mart ayında aylık yüzde 5,68 yıllık yüzde 124,63 olarak belirlenirken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine baktığımızda aylık Mart enflasyonu yüzde 3,16, yıllık ise yüzde 68,5 artış göstermiş.
Görüldüğü üzere iki kurumun verileri birbirini tutmuyor, aralarında 2 kat fark var. Esas olan sizin cebinizdeki enflasyondur tabi ki!
Dikkat ederseniz; Ramazan ayında yerel seçim sürecinde belediye başkan adaylarının ve parti genel başkanlarının ortaya koyduğu yeni yeni vaatler sanki daha önce verilmemiş gibi pişirilip önümüze konuldu.
Yersen; afiyet olsun!
Daha önce de olduğu gibi "Genel ve Yerel seçimler" öncesinde verilen vaatler, projeler gibi sözlerin seçim sonrasında çoğunun unutulduğunu göreceksiniz. Bir dahaki seçime kadar kolay bir süreç olmayacak. Ve sonuçta faturayı yine biz ödeyeceğiz!