Aybüke Yıldız'ın "Sadece denk gelirsek merhaba" başlıklı köşe yazısı:
Şiirler ölmemeli…
Özgür olmalı çiçekler, kendi kalbinize emek verin. Kaçmayın her şey kötüye gittiğinde yeniden çizin hayallerinizi.
Hayatta yüklerimiz var. Esaret gibi suretlere gülümsemek, bazen konuşmak bile zor geliyor kendime tahammül edemediğim zamanlar bile var.
Saçlarım sen kokmalıydı ihanetin değil. Kaçamak dövüşmeyin baltalarınız hep açıkta olsun.
Hep savaşmak zorundayım. İnsanlar beni yenilmiş ve kötü halde görmeyi o kadar çok istiyorlar ki, tabi ki ben buna izin vermeyeceğim. Benim tek çekindiğim insan, düşünceleri önemli olan tek kalp kendi kalbim kendimi sevmeyi becerebilen biriyim diğer insanların düşünceleri zerre umurumda değil.
Hayatım boyunca ihaneti affeden bir insan olmadım ve olmayacağımda benim kalbime önem vermeyen insanların benim hayatımda biri yeri olamaz ve şu hayatta öğrendiğim şeylerden biri kim menfaati için yanımda anlıyorum o aptal suretlerden kalplerini anlıyorum.
Ben kaçamak dövüşmem, kalbime yalanları dolamam.
Yine şiirler iyi gelecek bu dünyaya, şimdi zafer batmanın ama unuttuğu bir şey canı yanan insan saldırır. İnsanlar hep melek değildir.
Aşk yazılınca oldukça mükemmel evet okuyunca da güzel ama yaşarken oldukça kibirli, can yakıcı ve yalan.
Şairler şiirlerini terk etmezler,
İrem’in bir şarkısında dediği gibi, “çok aptalmış bu gönül.”
Harbi sevin. Yalan suretleriniz mide bulandırıcı. Hatayı ben kendimde aramıyorum sadece sizleri fazla sevmişim.
Kendini seven insanlara deli derler.
Kalbimi yenileyebilmen gerek, nefes almalıyım o yüzden asla okuyamadığım kaçtığım o kitabı okumalıyım. ‘’Oğuz Atay, Tutunamayanlar’’
Şarkılar kalbe iyi gelir,
Kalbinize iyi gelmeyen insanları hayatınız çıkarın.
Şiirler ölmez, şairler ölür...