1768 yılında başlayan Osmanlı Rus Savaşı hemen bütün cephelerde Türklerin mağlubiyetiyle sonuçlanıyordu. Yaklaşık 300 yıldan beri dünya hâkimiyetini elinde bulunduran Osmanlı Devleti, artık bu gücünün sonuna gelmişti. 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı Devleti, kuzeydeki topraklarının tamamına yakınını kaybedecekti. Ruslar, Ortodoksların koruyuculuğunu üstlenirken tarihinde ilk kez sıcak denizlere inecekti. Bin yıldan beri İslam toprağı olan Kırım özerk hale gelecek, 1884’te ise Ruslar tarafından işgal edilecekti…

Kırım Hanları, İstanbul’dan atanan Giraylar tarafından yönetiliyordu. 1771’de Selim Giray’ın ölümünden sonra Kırım tahtına Sahib Giray çıkmıştı. Sultan III. Mustafa, Kırım’ın yeni Giray’ını tebrik etmek için adet üzere ona bir gemi dolusu hediyeler gönderdi. Ancak bu sırada Osmanlı Devleti, Ruslara karşı tarihinin en büyük ve en zorlu savaşlarından birini veriyordu. Normal şartlarda Bulgaristan, Eflak, Boğdan kıyıları boyunca gitmesi gereken gemi, bu bölgede yaşanan şiddetli çatışmalar yüzünden Sinop’a gidecek, Sinop’tan direkt kuzeydeki Kırım’a ulaşacaktı.

Mart 1772’de İstanbul’dan yola çıkan gemi bir gün sonra Karasu önlerinde yakalandığı fırtınada dev dalgalara dayanamayarak battı. Gemide bulunan birkaç nefer yüzerek karaya çıktılar. O sırada İncirli’de bulunan Karasu Ayanı Hacı Hasan oğlu İsmail Ağa ve Karasu Kadısı Mevlana’ya vaziyeti bildirdiler. İsmail Ağa, adamlarıyla birlikte geminin battığı yere geldi. Adamlarına suya dalış yaparak hazineleri çıkarmalarını emretti. Batıktan bir sandıkta bulunan 12 bin altın, 500 kuruş beyaz akçe, 8 bin kuruş sarı akçe, 2 samur kürkü, 2 tilki kürkü, 3 adet saltanat küreği, 3 sandık ipek elbise, 800 adet hançer, 595 adet tüfenk ve kılıç, 1 adet demir zırh, 1 adet yün eldiven, 1 adet altın tabak, 1 mücevher sarkaç, 3 çilkafa kürkü, 1 mücevher kuşak, 3 oda döşemesi ve 2 bin kuruş para çıkarıldı.

İsmail Ağa, hazineye el koydu. Karasu Kadısı Mevlana dahi onu ikna edemedi. Durumun Padişah III. Mustafa’ya bildirilmesi üzerine; “Hacı Hasanoğlu İsmail eşkıya mıdır? Padişah mülküne el konulur mu? Siz orada devletin kereste serdarı, mübaşiri ve kadısı kullarımsız. Eğer o eşkıya, hazineyi siz devletimin memuruna teslim etmekte muhalefet eder ise mezbur-u asitane-i saadetime ihzara ihtimam ve dikkat olup onu en, en doğrarım! Kendini yok bilsün!” şeklinde şiddetli bir cevap vermiştir.

Hacı Hasanoğlu İsmail Ağa bu fermandan sonra hazineyi derhal teslim etmiştir. Ardından affedilerek yeniden Karasu’ya Ayan olarak görevlendirilmiştir. İsmail Ağa, 1778 yılında Akçaşehir’den (Akçakoca) İstanbul’a giden kereste kalyonlarına Kocaali açıklarında el koyduğu için hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı. Ayrıca şikayetler üzerine halka zulmedip haraç kestiği de belirlenen İsmail Ağa, Kocaeli Mutasarrıfının bir operasyonu ile yakalanıp İstanbul’daki Boğazkesen Kalesi’ne hapsedildi ve burada öldü. Karasu Ayanlığına ise kardeşi Hacı Hasanoğlu Abdi Ağa geçti. Daha sonra da oğlu Hacı Hasanoğlu İsmail oğlu Abdi Bey de Karasu Ayanı oldu.