Hasan Kar'ın "Avuç içi kadar mutluluk yeter" başlıklı köşe yazısı
Hayretler içerisinde seyrettiğimiz birçok olay; kimileri için doğal, rutin, sıradan bir husus olabiliyor buna hayatta. Çokça denk gelmişsinizdir. Hayat içerisinde mutluluk kavramı birçok konu gibi göreceli bir yaklaşımdır. Kime, neye göre. Bu yaklaşım insanoğlunun beklenti çıtası, kişinin zenginliği, variyeti, hayata bakışı veya tam tersi fakirliği, sefaleti, inancı ve şükrü ile tüm dengeleri ve veriyi değiştirebilir. Mutlu olmak, mutlu kalmak hayata pozitif bakmak açısından önemli. Bunu birazda sağlayacak olan karşı taraftaki iletişim halinde olduğunuz kişi veya kişiler. Bunlar düşünce ve duygularınızı alt üst edecek donanıma sahip olabiliyor. Tabi ki buna siz müsaade edersiniz. Hiç kimseye imtiyazlı davranmayın. Hayatın tüm alanında, hukukun üstünlüğü geçerli bir kavramdır bu değişmez. Günlük hayatta hep ihtiyaç duyacağımız, bazı dikkate alınması gereken hususlar var. Trafikte, bir spor müsabakasında ne bileyim işte Ramazan ayında, fırında pide sırasında gibi insanoğlunun sıra beklemesini gerektiren herhangi bir organizasyonda saygı, sevgi ve hak çerçevesinde hareket ettiğimiz sürece olağanın dışında bir durum yoksa hiçbir sorun, kavga ve gürültü ile karşı karşıya gelmeyiz. Bu da bizim hayatta yaşam kalitemizi arttıracaktır ve bunun yansıması tüm çevrenize sirayet edecektir. Şu da bir gerçektir. Zor insan hep etrafımızda olacaktır, etrafınızda dolanacaktır. Hayatta zor seven için bu bir sorun olmaktan çıkar ama ben uğraşamam diyenler için birkaç alternatif kalıyor oda kendi hayat kalitenden ödün vermek. Bence bu yola hiç girmeyin. Bop MARLEY; “Mutlu mu olmak istiyorsun? Kimseden bir şey bekleme” demiş. Beklenti her zaman istediğimiz pozisyonda geri dönüşü olmaya biliyor. Aslında aradığımız, beklediğimiz, ihtiyaç duyduğumuz Fatih ERKOÇ'un dediği gibi “Avuç içi kadar mutluluk yeter.” Bu duygu ve düşünceler ışığında, kendinize iyi bakın, hoşça kalın.