Geçen hafta Türkiye İstatistik Kurumu önemli veriler yayınladı. Bu verilerin detayına baktığımızda ülkenin geleceğini şekillendirecek gençlerin durumunun pek iç açıcı olmadığı ortaya çıkıyor.

“İstatistiklerle Gençlik” adlı rapora göre, gençlerin büyük çoğunluğu mutsuz. Üstelik bu oran 2019 yılından 2020’ye hızla artmış. Kendisini mutlu olarak tanımlayanların oranı %47,2. Gençlerin yarısından fazlası mutsuz. TÜİK İstihdam verilerini de yayınladı. Gençler arasında işsizlik oranının rekor seviyelerde olduğunu görüyoruz. Evet, işsizlik gençler açısından büyük bir sorun ama işi olanlar için de durum pek parlak görünmüyor. Çalışan gençlerin sadece %48,1’i sağladıkları gelirden memnun olduklarını söylüyor.

Aslında bu veri Türkiye’de ücretlerin geldiği yer bakamından bize önemli bir sorun olduğunu işaret ediyor. Bugün özel sektörde ücretli çalışanların büyük bir kısmının elde ettiği gelir asgari ücret seviyesindedir. Özellikle iyi eğitimli gençlerin elde ettikleri düşük ücretler mutsuzluklarının temel nedenleri arasında yer alıyor.

BirGün Yazarı Yalçın Karatepe hafta içi yayınladığı köşe yazısında ülkece sorunumuza öyle güzel değinmiş ki; Karatepe; Büyük bir şirketin insan kaynakları sorumlusu ile yaptığım bir sohbette, ODTÜ İnşaat Mühendisliğinden mezun bir mühendise 3.200 lira ücret ödendiğini üzülerek öğrendim. Asgari ücretin birkaç yüz lira üzerinde bir ücretten bahsediyoruz. Bu kadar düşük bir gelir ile bu kadar donanımlı bir genç kendisine nasıl bir gelecek kurabilir? Nasıl bir beklenti ile bu hayatı yaşayacağını düşünür? Elbette geleceğe ilişkin umutlu olamayacağı için başka fırsatlar arayacak. Bunu da genellikle ve imkânını bulabilirse yurtdışına giderek gerçekleştirmeye çalışacak. Zaten yapılan çalışmalar gençlerin büyük bir çoğunluğunun yurtdışında yaşamak istediğini ortaya koyuyor. Fırsatını bulan ülkeyi terk etmek istiyor. Çünkü ülkede mevcut durumda var olan koşullar gençlerin hayal kurmasına bile izin vermiyor.

Bir taraftan ülkenin iyi üniversitelerinde dünya standartlarında eğitim almış gençler asgari ücret seviyesinde gelire mahkûm edilirken, diğer tarafta yakınlıkları, ilişkileri ya da siyasi güçleri nedeniyle milyon dolarları telaffuz etmeyi sıradan gören kişilerin varlığı ülkenin nasıl bir siyasi, ekonomik ve hukuk sistemine sahip olduğunun açık bir göstergesidir.

ÖNCE SİZDEN ALACAKLAR

Geçen hafta, akaryakıt üzerinden alınan ÖTV tutarının artırıldığına dair karar Resmi Gazetede yayımlandı. Bu kararla birlikte akaryakıt fiyatlarında önemli artış yaşandı. Bir taraftan ekonomik sorunlarla boğuşan vatandaşlar, diğer taraftan artan oranlarda vergi ödemeye mahkûm ediliyor. Dünyada zenginlerin daha fazla vergi ödemesi için düzenlemelerin yapılması ve bunun küresel olarak uygulanması konusu ciddi şekilde tartışılırken, Türkiye’de adil olmayan dolaylı vergilerin artırılması, iktidarın tercihin ne yönde olduğunun açık bir göstergesidir.

Üstelik salgın döneminde bütçeden çok sınırlı nakdi destek sağlayan iktidarın, “esnafa destek vereceğiz” açıklamasından hemen sonra, bu vergi artışına gitmiş olması da verilecek desteği önce vatandaştan vergi olarak tahsil etmeyi planladıklarının bir göstergesidir. Hatta bu vergi artışı ile birlikte önce esnaftan kaynak toplayacak sonra da dönüp olanlara “alın size destek” diyerek verecekler. Ve bunu da “önemli bir destek paketi” olarak anlatacaklar.
Ne diyelim? Para zaten sizindi, güle güle harcayın!