Muhsin Turhan'ın "Ömür dediğin!" başlıklı köşe yazısı

Evet ömür dediğimiz, yaşam dediğimiz hayatta insan bazen öyle acılar, öyle sıkıntılar görüyor ki bazı sıkıntılar unutuluyor, bazıları ise ömür boyu unutulmaz sıkıntı oluyor insan hayatında. Daha öncede halalarımın oğulları genç delikanlıyken biri derede biri Sakarya'da boğularak öldü. Amcam 19 yaşında Karasu'da denizde boğularak öldü...

Hepsini unuttuk! Bu sefer ki boğulma olayı unutulmaz, unutulamaz! Babaanne, amcamızın torunu Tenzile kardeşim ve iki torunu Hiranur ve Sedanur!

Biri 8, biri 5 yaşında. Alıyorsunuz torunlarınızı pikniğe gidiyorsunuz baraja. Baraj köyün üç kilometre ilerisinde. Dede baraj kıyısında duruyor, çocuklar arabanın kapısını açıp iniyorlar. Baraj gölünün kıyısına koşuyorlar babaanne arkalarından koşuyor. Çocuklar suya atlıyor baraj derin babaanne de atlıyor, onları kurtaracak. Yüzme bilmiyor. O sırada dede arabayı park etmiş, üzerinde oturacakları battaniyeyi almış geliyor ki suda babaanne çırpınıyor. Onu çıkartmaya çalışana kadar babaannenin kalbi duruyor, babaanneyi çıkartıyorlar çocuklar kayıp. Daha sonra kurtarma ekipleri geliyor, çocukların cesetlerini çıkartıyorlar. Evet olay böyle...

Anlık yaşıyoruz hayatı. Dedik ya daha önce de yaşadık genç akraba ölümlerini, boğulmaları yaşadık. Lakin böylesine böyle bir acıyı ilk kez yaşadım hayatta. Rabbim kimseye böyle bir acı yaşatmasın. Her can bir emanettir. Emanetleri veren Allah alırda! Lakin bu acı, bu ölüm asla çıkmayacak hafızalardan. Rabbim Karaca, Muslu ve Turhan ailelerine sabır versin.

Mekanları cennet olsun nurlar içinde uyusunlar.