Selman Yümnü'nün "İçimizdeki iyilikleri öldürmeyin" başlıklı köşe yazısı
Devesiyle birlikte çölde yürümekte olan bir bedevi, güçlükle yürüyen, susuzluktan dudakları kurumuş bir adama rastlamış. Adam bedeviyi görünce su istemiş. Bedevi adama içmesi için bir kap su vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış.
Bunun üzerine deveyle kaçan hırsız adamın arkasından bedevi bağırarak şöyle demiş:
“Tamam, deveyi al git matarada senin olsun, hakkımda helal olsun ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma!”
Bu isteği tuhaf bulan hırsız adam biraz duraklayıp, geri dönmüş ve neden böyle dediğini sormuş:
“Eğer anlatırsan” demiş bedevi, “Bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler.”
İzmir’de taksicilik yapan Oğuz Erge, 44 yaşında 2 çocuk babası bir babaydı. Soğuk bir İzmir gecesinde bekleyen bir yolcuyu aracına alıyor. Araç içi kamerasına yansıyan görüntüde müşteri kılıklı caninin yüzü rüzgar maskesi ile kapalı görünüyor.
Görüntülerin bir kısmında ise taksi şoförünün, “Ben de arabayı daha yeni aldım. Şoför arkadaşı bıraktım, eve gidiyordum. Çalışmayacağım zaten araba arızalı. Sanayiye bırakacağım sabah arabayı. Soğuk hava alayım dedim. İnsanları yolda bırakmak olmaz. Sen o maskeyi takarsan kimse durmaz abi” derken saldırgan ise “Hastayım ondan takıyorum abi” diyor. Şoför Oğuz Erge ise “Ben alırım niye almayacağım. İnsanı bu havada sokakta mı bırakalım dışarısı buz gibi” dediği duyulmuştu.
Bir anda arka koltukta oturan yolcu koltuk arkasından üç el ateş ederek Oğuz Erge’yi sırtında vuruyor. Vuran kişi telefonu alıyor ve kızını arıyor. En son aradığı kişi kızıymış. Demiş ki “Senin baban kan kaybından ölecek. Ambulansı ara.” Sonra arabada ne varsa alıp, yüzüne bir kez vurup, “Herkese güvenme” diyor.
Oğuz Erge, deprem zamanında da depremzedeleri ücretsiz taşıdığını anlatıyor komşuları.
Devir değişse de çölde susuzluktan ölecek birini kurtaran da İzmir’de soğuktan üşümesin diye aracına alan da ihanete uğruyor.
Ne yazayım bilemiyorum artık. Neye şaşıracağız kime güveneceğiz bilemiyorum. SMA hastası çocuğu için para toplayıp kumarhane de harcayan anneye mi, üşümesin diye arabasına aldığı yolcu tarafından öldürülen baba ya mı, yol kenarında dilenip özel şoförü ile olay yerinde uzaklaşan dilenciye mi, annesinin öldüğünü saklayıp onun elbiselerini giyip bankadan maaşını çekmeye devam eden oğluna mı?
Bir başka üzücü olay da İstanbul’da yaşandı. Diyarbakırlı Ramazan Hoca olarak bilinen Ramazan Pişkin işletmeciliğini yaptığı çay ocağında tahtadan seccadesinin üzerinde bıçaklanarak öldürüldü. Biatcılara ve hurafecilere karşı çıkışları ile tanınana Ramazan Hoca’nın cinayetinde aydınlatılmayı bekleyen birçok sır var.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depreminin üzerinden 1 yıl geçti. Depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlara rahmet diliyorum. Kayıp olarak bildirilen kişiler artık ölü olarak sayılacak ve bu sayıdan sonra gerçek ölüm sayısını bileceğiz.
Ne yazık ki bu hafta iyi bir şeyler yazamadık. Önümüzdeki haftanın bu haftadan güzel geçmesi dileğiyle.
Mutlu haftalar...