Ali Keskinsoy'un "Gazze (Filistin) için boykot yapalım" başlıklı köşe yazısı
Deseler ki “Gazze’ye savaşmak için, Gazze de mücadele etmek için, birkaç kişi arıyoruz. Gönüllü olarak gelecek var mı?” Elbette ki özellikle bizim halkımızda buna cesaret edecek olan yiğitler var elhamdülillah. Bizim milletimiz bu konularda gerçekten cesaretlidir, diğer milletlerden biraz daha öndedir elhamdülillah bu güzel bir şeydir.
Ama şu anda bizim onların yanına gidip savaşma gibi bir durumumuz söz konusu değil. Devletler karar almadan hiçbir şey olamaz yani. Şu anda bir adam çıksa, alsa silahını eline beline taksa, “Ben gidiyorum Gazze’ye savaşa” ne olur? İntihar etmiş olur başka hiçbir şey olmaz yani.
Ama bizim farklı yönden Gazze Savaşı’na katılmamız mümkündür.
Neyle mümkündür? Bakalım peygamberimizin uygulamalarına…
Efendimiz (sav) Yahudileri kuşatma altına almıştı ama onların evlerinin etrafı yüksek kalelerle çevriliydi, yüksek kalelerle çevrili olduğu için, ok atsalar ne yapsalar bir türlü geri dönüyor, yani oraya ulaşmıyor. Bağırsalar ses bile gitmiyor.
Hayat boyu bunlar hep korkmuşlar, şu anda da biliyorsunuz gaz etrafı böyle duvarlardan örülü, aynen onun gibi. İşte şu anda da onların demir kubbe dedikleri şey var, füze atıyorsunuz genelde onları imha ediyor.
Bu durumda peygamberimiz aleyhisselam ciddi mücadele verdi ama onlar oradan bir türlü çıkmıyorlar. Müslümanlar galip gelemiyorlardı, en sonunda peygamberimiz aleyhisselam bir savaş stratejisi yaptı.
Ne yaptı? Onların hurma ağaçlarını kesmeye başladı. Ağaç kesilir mi? Savaşta tabii ki kesilir... Rabbimiz cc, (haşr 59/5) ayeti kerimesinde; “Sizin kestiğiniz o ağaçlar Allah’ın izniyle olmuştur. Allah’ın müsaadesi ile olmuştur ve o fısıkları zalimleri Allah rezil etmek istemiştir” buyurmaktadır.
Efendimiz aleyhisselam onların hurma ağaçlarını kesmeye başlayınca adamların canı gitti, mal canın yongasıdır derler ya, onlarda çok daha beter bir şekilde, dünyayı çok seviyorlar, malı çok seviyorlar. Bu durumda perişan oldular. Biz ne yapalım ne yapalım derken en son Müslümanlarla anlaştılar. 600 deve yükle beraber silahları hariç eşyalarını alıp, hatta diğer ayetin ifadesiyle evlerini yıkarak orayı terk etmek durumunda kaldılar.
Demek ki savaş sadece silahla olmuyormuş, hurma ağacını kesmekle de oluyormuş. Bugün bizlerde onların hurma ağaçlarını kesmeliyiz değerli okuyucularım. Baltayı elimize alacağız onları boykot edeceğiz, onların mallarını evimize sokmayacağız, o zaman bakın nasıl bize geliyorlar.
Bugün Müslüman ülkeler bir karar alsalar, çok fazla değil, 5-6 tanesi biz bu malları, en azından devlet kurumlarında işletmiyoruz, Türkiye’nin böyle bir karar aldığını düşünün, sizin şu şu marka mallarınızı, devlet kurumlarında artık kullanmıyoruz dese, her şey bir anda durur.
Bakın Müslümanlar biraz böyle gayret gösterdiler, hemen yüzde 50 indirimler başladı. Marketlere gidin görürsünüz, hep yüzde 50 indirim var. Ama maalesef bu indirimlerden sonra tükenmiş malzemeler… Abdestimiz bu kadar bizim işte!
Osmanlı döneminde birileri çıkmışlar meydana “savaş istiyoruz, savaş istiyoruz” diye bağırmaya başlamışlar, protesto ediyorlar böyle bir meseleden dolayı.
Sadrazam talimat vermiş, demiş ki gidin alın onları askere götüreceğiz hepsi kaçmışlar, bağırmak güzel ama hepsi kaçmışlar.
Şimdi boykot diyoruz, boykot etmemiz gerekir diyoruz, tamam biz varız diyoruz, ama indirimi gördük mü hemen hepimiz kaçıyoruz meydandan.
Ne oldu daha lüksümüzden vazgeçemiyoruz, hani diyoruz ya savaşa gideriz, savaş olsun bizde, Allah’ın izniyle her şeyi yaparız diyoruz ya…
Ne oldu? Savaşa gerek yok, savaşa gitmeden canımıza feda etmeyi bırakın, lüksümüzden fedakarlık yapamadık, birkaç kuruşumuzdan fedakarlık yapamadık.
Evet elimizden ne geliyorsa yapmak zorundayız, bu yangın Allah korusun bir gün gelir bize de bulaşır, onun için ne kadar imkanımız varsa, ne kadar boykot edebiliyorsak, ne kadar gücümüz yetiyorsa ona göre yapalım, bizim ekonomimiz krizimiz, yahu merak etmeyin biz batmadan onlar zaten çoktan vazgeçerler bu işlerden, ha sonra devam edelim mi, etmeyelim mi? Gene devam edelim, niçin adamlara yardım edelimde onlarda Müslümanlar üzerine bomba yağdırsınlar.
Efendimiz Aleyhisselam;
Sizden biriniz bir kötülük gördüğü zaman onu eliyle gücüyle değiştirsin…
Eğer gücü yetmiyorsa gücüyle değiştirmeye; diliyle, açıklamasıyla, konuşmasıyla, paylaşımıyla değiştirsin.
Buna gücü yetmiyorsa en azından kalbinden buğuz etsin, onlara karşı nefret içerisinde olsun, müminlere karşı son derece merhametli, ama kafire karşı son derece kin ve nefret içerisinde olsun, onlara asla sevmesin onların yaptığı işi asla onaylamasın.
Bu da imanın en zayıf noktası oluyor.
Bundan başkası yok, yani vurdumduymazlık İslam’da yok, bana ne ya kim ne yapıyorsa yapsın, beni ne ilgilendirir Filistin toprakları, beni ne ilgilendirir Kudüs toprakları, onların Arapların kendi meselesi diyen bir adam kaybetmiştir.
Peki sorayım size Bosna-Hersek’de bunlar yine soykırım yaparken, onlar Arap olduğu için mi yaptılar? Hayır.
Hani Arap meselesiydi dertleri, Araplara karşı bu adamların tek bir derdi var, İslam birde Müslümanlar, bana ne dediğimiz anda unutmayalım, bize de sıra gelecek.
Allahu Taala hepimizi korusun muhafaza eylesin, bu konuda Allahu Taala hepimize gayret nasip eylesin…