Aybüke Yıldız'ın "Barbie keşke bebeklerini kimsesiz çocuklara dağıtsaydı fenomenlere değil" başlıklı köşe yazısı

Zaman olanaksız asla emanet edilemez, kalbinize hakim olmak sizin elinizde. Kaybetmek hatta kazanmak basit bir eylem bu hayatta bazen kıyısız kalırsınız. Ne giden nede kalan olabilir.

Yalan sığınmak acizce kimin ne dediği ya da ne yaptığı oldukça ahmakça neden yalana sığınmak bu kadar güzel değil mi? Sonunda kaybedeceğini bile bile…

Bazen cümleler pervazsızca can yakar kimse mükemmel değil. Yalaka olmak sizin tercihinizken doğrulukta bizim tek güvencemiz çünkü kalbimiz çürük değil.

Sizin kalbiniz çürük saçma sapansınız. Bende biliyorum bazı duyguların eksik kalacağını. Neden saçma sapan bir gün ki kalbim buruk hissinde.

Kalbim burukken kahve içmek bile kesmiyor zihnimdeki kargaşayı.

Kargaşalar, aptal insanlar hep oldukça garip benim yazım anlara yolunda yazılıyor.

‘’Atama gidiyorum…’’

Pencere kenarında oturmadığımdan mı kalbim sıkılıyor. Şiirler bir bir tökezliyor. Kelimelerim kırılıyor. Aşk acımasız insanlar aptal. Yalanlar çok kim, neden. Nerede oyunu gibi düzen…

Zenginsen her şey mümkün peki gülümsemek. Çocukların kalbine dokunmak. Hadi ama Barbie film yapımcıları reklam için takip sayısı olanlara değil keşle hiç oyuncağı olmayan çocuklara o Barbie bebeklerini yollasaydınız daha çok reklam yani piyar yapardınız.

Fenomenler zaten gülümser sizler çocukları gülümsetin annesiz, babasız hatta hiç oyuncak olmayan ülkelerdeki çocukları.

Sizler ne düşünüyorsunuz?

Ben filmi izlemedim. İzlemem herhalde. Keşke her şey mükemmel olabilse.