Yürümeyi sevenler bilir, doğayı. Yolda yürümekten ve ya ekmek almaya giderken yürüdüğünüz zamanlardan bahsetmiyorum. Tam anlamıyla yürümek için ve doğada olmak için zaman üreterek doğanın parçası olmaktan bahsediyorum. Doğada ki yolculuğu bir yere gezi olarak düşünmemek gerekiyor, yaşadığımız bu zorlu süreçte mutlaka kendinize ve ailenize zaman ayırmanızı tavsiye ediyorum.
Evet! Biliyorum! Hepimizin işleri başından aşıyor!
Evet. Biliyorum! Yazın herkes çok meşgul!
Evet! Biliyorum! Dışarda hastalık var bende dışarı çıkın diyorum!
Aslında ben sizlere şunu söylüyorum; salgın hastalık ya da herhangi bir iş, sizin hayatınızdan almasın, siz kendi hayatınızı kendiniz belirleyin.
Kendinize yolculuk yapın. Bu satırları okurken aklınıza gelen tüm o hayat uğraşlarından ayrılın, bunun için belki bir saat, belki bir gün, belki bir hafta bu size ve uygunluğunuza kalmış, ne olursa olsun bu hakkı tanıyın kendinize.
Çünkü amacımız yolun sonuna ulaşmak değil aksine yolda olmaktır. Zamansız olmak bizim elimizde, ailenizle, çocuklarınız, sevdiğiniz, anne-babanız... Kişiler ve seçimlerde size ait, siz yeter ki doğanın içinde olmayı isteyin ve yola girin. Bahsi geçen doğa, bir tatil yeri değildir elbette tatil yaparken kendini doğaya verenler için bu da bir seçenektir, fakat ben her türlü doğadan bahsediyorum. Yaz mevsimi bol yeşillik ve bol sebze-meyve mevsimidir, gerek ekerken, gerek dikerken, gerek sularken, gerek toplarken, gerek afiyetle yerken. Bu durumların hangisini tercih ediyorsanız, doğadasınız demektir fakat ince bir ayrıntı var; doğada olduğunu ve doğada nefes aldığını hissedebildiğiniz sürece “doğanın içinde olursunuz”.
Birçok şehirde görüyoruz ki, yeşil renk tükeniyor hatta artık köylerde bile yeşil renk ilkbahar mevsimiyle canlanan eski yeşil değil. Bununla birlikte gün geçtikçe doğadan uzaklaşıyor ve eski günlerin samimi niyetini kaybediyoruz. Aynı zaman da bir araştırmaya göre 2050 yılında dünya nüfusunun dörtte üçü şehirlerde yaşıyor olacak. Durumlar çok da iç açıcı değil...
En önemli varlığımız çocuklar artık sürekli evde vakit geçiriyor, bunun sebebi elbette ‘ekranlı süreç’ fakat yapılan büyük hatanın bedelini yine bizler ve yine çocuklar yaşayacak. Çocukların, çocuk yaşında çimlerde koşması, ağaçlara tırmanması daha sağlık gelişimleri için doğayla iç içe olması lazım.
Çocukları susturmak için çocuklara ‘ekranı’ değil doğayı verin, böylece hem siz iyi hissedeceksiniz hem de çocuk doğadan alması gereken tüm gelişim özelliklerine kendiliğinden sahip olacak.
Unutmayın doğayla iç içe olmak çocukların sağlıklı gelişimini direkt etkiliyor lakin doğadan direkt etkilenen sadece çocuklar değildir, insanoğlu kendini doğayla daime iç içe yaşatmalıdır.
Çocuklar sütün inekten geldiğini, bezelyenin teneke veya camda değil de bir bitkide yetiştiğinin bilincinde olmalılar...