“Korona günlerinde sosyal izolasyondan daha önemli şey sosyal işbirliğidir.” Çin Covid-19 raporu böyle söylüyor. Ancak ‘Hayat eve sığar’ dedik, Modern insanın özgürlüğü kısıtlandı, başkasını düşünmek zorunda kaldı. En azından bu krizi aşmak için bu gerekiyor.
Erişkin Psikiyatrisi, Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. K. Nevzat Tarhan yazısında;
Eşe dosta sarılamıyorsun, kendi elini bile kendi yüzüne süremiyorsun, metroda, otobüste, merdivenlerde tutunduğun kollara düşman gibi bakıyorsun… Eve gelince kıyafetin bile düşmanlaşıyor sanki. Gelecekle ilgili hayallerin ve planların altüst oldu, her şey yalan oldu dostlar, gel de depresif olma!
Annenin, babanın elini öperken çekiniyorsun, çocuklarına sarılamıyorsun. Eğer sağlık çalışanı isen bin defa daha fazla korkuyorsun, başka evde kalıyorsun, işyerinde kazara dokunsalar panik yapıyorsun, kâğıdı arkadaşına uzaktan veriyorsun, dostlarından korkuyorsun sarılırlar diye… Ölsen cenazene gelen olmayacak.
Toplantılar, okullar, fuarlar, restoran, kafeterya, düğünler, turizm, uçuşlar hepsi iptal oldu. Uçaklar soğuktaki kuşlar gibi toplandılar uçamıyorlar. Sahil şehirleri “aman yazlıkçılar gelmesin” diyorlar.
Tarihteki salgınlardan farklı olarak ırk, dil, din, zengin, fakir, güçlü, zayıf, er, general ayırımı yapmıyor. Yeni dostların oluştu, su, dezenfektan, sabun, sosyal mesafe yani yalnızlık, bu ne kadar sürecek bilinmez.
Kepenkler indi, faturalar işliyor, kira zamanı ve miktarı değişmedi, vergiler aynı, aynı gemideyiz, sosyal destek çok zayıf kalıyor, bir bedel ödeyeceğiz ama ne boyutta bilemiyoruz, önem ve öncelikler krizde değişmeli, her şeyin anlamı değişti, doğru ve yanlış yer değiştirdi.
Aceleci, sabırsız, hız ve haz odaklı modern insan doyum erteleme becerisini kazanamıyordu, dayanıklılığını kaybetmişti, hayatta başarı tek doğru mu diye sormuyordu ve doğru yaşam felsefesi aramıyordu.
Eğer açların açılığı ile zayıfların güçsüzlüğü, fakirlerin dilenmesi ile besleniyorsan sonun geldi titre ve kendine sor! Dezavantajlıların mutlu olmadığı dünya da sen de mutlu olamazsın. Evde ağlayan varsa gülemeyeceğin gibi, gemi bilinmeze gidiyor ya paylaş ya aklını çıkar at. Modern insan yaşam felsefesini değiştirmezse ikincil krizlere aday “Ya yeni yaşam felsefesi ya da depresyon” karar bizim.
Ölüm gerçeğini unuttuk. Hiç ölmeyecek gibi dünyaya çalıştık, hayatın anlamı nedir diye hiç düşünmedik, ölüm hayatın bir parçası idi ve ondan korkup korkmamak bizim tercihimiz idi. Devekuşu gibi başımızı kum içine soktuk ölüm avcısı bizi yakalamasın ama başımızı kumda tutamıyoruz o halde ölüm sonrasına ne azık götüreceğiz düşünmek gerekmiyor mu?
Her anlam altüst oldu her şey illüzyon imiş, varoluşumuzun fabrika ayarlarını keşfetme zamanı gelmiş diyebilecek miyiz? Çözüm bulamazsan tabiki depresyonun karanlık vadilerinde dolaşırsın.
Doğanın düzenini alt üst ettik yeşili azalttık, çevre kirliliği ve küresel ısınma aldı başını gidiyor, evrenin kuralları ile oynadık, aç gözlülük, doyumsuzluk, kapitalist ahlak küresel ahlak oldu. Yoksulu unuttuk, sömürdüğümüz yetmiyor gibi mültecileri silah ve sopa ile karşıladık, çocuklar savaşlarda ölürken, sahile cesetleri vururken keyfimizden hiç fedakârlık yapmadık.
Hayat hızla geçiyor önemli olan para, güç, şöhret, çıkar peşinde koşmak değil anlam peşinde koşmak! Yani insanlığımızı hatırlamak, sözün özü yaşam felsefemizi yeniden inşa etmek…