Ali Keskinsoy'un "Şaban ayında yapılacaklar!" başlıklı köşe yazısı
Şaban ayı değerli kıymetli bir aydır, peygamberimiz (s.a.v) en fazla bu ayda oruç tutarmış, bazen bu şaban ayının tamamını oruçla geçirdiği olurmuş.
Kendisine bunu sorunca da şöyle ifade buyurmuş; “Recebi şerif ayı değerli kıymetli bir aydır, haram ayıdır, insanlar ona itina gösterirler, Ramazanı şerif ayıda değerlidir, ama şaban ayı ikisi arasında kalır, insanlar ondan gafil olurlar ve insanların yıllık amelleri Allah’a şaban ayında arz olunur, bende oruçluyken amellerimin Allah’a arz edilmesini istiyorum. Böyle bir arzum var, onun için fazla oruç tutuyorum” demiştir peygamberimiz (s.a.v).
O zaman bizlerde bu şaban ayı içerisinde, bol bol oruç tutmanın gayreti içerisinde olalım inşallah. Özellikle pazartesi ve perşembe günlerini asla ihmal etmeyelim, mutlaka oruçlu olmanın gayreti içerisinde olalım ki Ramazan’ı Şerif’te çokta zorlanmayalım, hem bedeni olarak alışma olsun, manevi olarak alışma olsun ve ahiret kesemize bir şeyler koymuş olalı.
İkinci olarak; bol bol zikir yapalım, bol bol Allah’a yalvaralım Allah’la irtibatımızı güçlendirelim, bir ibadette bir yaşantıda ne kadar fazla zikir varsa o kadar değerli ve kıymetli olur.
Namaz mesela çok fazla kıymetli bir ibadettir, niçin? Baştan sona zikirdir, baştan sona duadır Allah’a, yalvarıştır ondan dolayı. Peygamberimiz aleyhisselamın hayatına bakıyorsunuz, yataktan kalkıyor dua okuyor, yani Allah’ı hatırlıyor.
Helaya girecek yine dua okuyor, çıkıyor tekrar okuyor, abdest alıyor azalarını yıkarken yine dua okuyor, yemeğe otururken dua besmele sonunda yine dua, evden çıkarken dua, elbise giyiyor dua her şeyinde dua, yani Allah’la irtibatı sağlama, devamlı Allah’la irtibat halinde olmak Allah’a yalvarmak, Allah’ın gözetimi altında olduğu şuurunu taşımak, ne muazzam bir şey değil mi? Onun için bu ayda çok zikr edelim, yürürken leilehe illallah desin dilimiz, boş konuşmasın çalışırken la ilehe ilellah desin, estağfurullah desin, salavat getirelim, dilimizi zikre özellikle bu ayda alıştıralım ve böyle devam edelim, bu bir alıştırma olsun, Ramazan’ı Şerif‘te zaten zirveye ulaşmamız lazım.
Üçüncü olarak; Kur’an-ı Kerim okumalarımızı çoğaltalım, Kur’an-ı Kerim okumaya başlayalım demiyorum, çünkü Müslüman Kuran okumaz değildir. Siz Müslümanlar olarak devamlı Kur’an okuyorsunuz zaten ama bu ay biraz daha çoğaltalım Ramazan’ı Şerif‘te onu zirveye taşıyalım inşallah.
Çünkü Ramazan ayı Kur’an ayıdır. Kur’an ile hemhal olmamız gereken bir aydır, tövbe istiğfarda yapalım, hatalarımızı kusurlarımızı biraz daha gözden geçirip Allah’a yönelmenin gayreti içerisinde olalım ve namazlarımıza da biraz ilaveler yapalım cemaate günde bir defa gidiyorsak en azından üçe çıkaralım, gün gün çoğaltalım bunları, cemaatle olan irtibatımız çoğalsın cami ile irtibatımızı çoğaltalım.
Dördüncü olarak şunu söyleyeyim; kalbimizi boşaltalım biraz, kalbimiz hapishane olmasın, zindan olmasın, yani birilerini sevmediğimiz adamları kalbimizin içine sokup da orayı kemirttirmeyelim. Devamlı namaza duruyorsun onunla savaşıyorsun, yatıyorsun onunla savaşıyorsun, işe gidiyorsun adamla savaşıyorsun, ne yaptın? Hapishane gibi suçluları tıkadın içeriye devamlı rahatsızlık veriyorlar, gerek yok… Boşaltın kalbinizi, kin olmasın kalbimizde, nefret olmasın.
Kolay bir şey değil, adam bir şey yapıyor, kendi kendinizi yiyorsunuz, ne oluyor zararı kime, adam keyfine bakıyor sen burada perişan oluyorsun, onun için kalbimizi boşaltırsak kalbimizi zikirle daha kolay doldururuz, öbür türlü dilimiz Allah der kalbimiz o adama sövmeye devam eder, buda bir şeye yaramaz, onun için kalbimizi boşaltmamın gayreti içerisinde olalım, hani peygamberimiz Aleyhisselam’ın Hazreti Enes raf.Anh.bir vasiyeti var diyor ki; “Yavrum sabah akşam kalbinde kimseye karşı kin ve nefret olmasın, buna güç getirebiliyorsan yap bunu” diyor. Sabah akşam, durmadan affedici olmak, Allahutaala hepimize becerttirsin.