Sahipsizlik kötü şeydir.

Gariban birini dövmüşler de “ah arkam, ah arkam” demiş. Demişler: “Adam senin gözüne vuruyor sen arkam diyorsun”. O da “Bir sahibim, bir dostum, bir arkam olsa idi bana vuramazdı” deyivermiş.

 

Yine malum fıkra

 

“Temel yaylaya çıkarken ormanlık alanda bir ayı saldırısına uğramış. Büyük mücadele ve yara bere içinde kalıp ayıyı öldürmüş. Temeli ayıyı öldürdüğü için mahkemeye çıkarmışlar. Hâkim Temel’e ayıların koruma altında olduğunu ve ayıların öldürülmesinin suç olduğunu söylemiş. Cezasının ise çok fazla olduğunu da belirtmiş.      

 

Bunun üzerine kendini savunan Temel, av maksadıyla değil canını kurtarmak için ayıyı öldürmek zorunda kaldığını söylemiş. Ama hakim bu savunmaya hiç kıymet vermeden, Ankara’da meclisin çıkardığı bu kanuna göre ceza alacağını belirtmiş. Duruma içerlenen Temel, hakimden kendisine idam cezası vermesini istemiş. Hakim ise buna şaşırıp sebebini sorunca temel tarihe geçecek cevabı vermiş: “Haçan ki Ankara’da bir ayının arkası varda benim yoktur. Beni asın”     

 

Maalesef bugün halkımızın ne Temel’den ne de o garibandan bir farkı yoktur. Kendi öz yurdunda gariptir. Devlet ricalinin kapısında zavallıdır. Bir ihtiyacı olduğu zaman öksüzdür. Bir haksızlığa uğradığı zaman gariptir.

 

Eski zamanları bilenler bilir… Karasu’dan telefonu kaldırınca Ankara’yı hizmet ettiren ilçe başkanları, belediye başkanları, milletvekilleri hatta sıradan adamları vardı. İsim yazmama gerek yok sanırım. Hemen aklınıza 3-5 isim gelmiştir.

 

Karasu devlet kurumları elbette Karasu halkına hizmet için vardır. Hatta bu kurumlarda çalışan ast-üst kişilerde bu ihtiyaç nedeniyle işe alınmışlardı. Aslında bu halka minnettar olmaları gerekirken maalesef bu halka sineğin kanadı kadar kıymet vermeyenleri vardır. Şunu da söyleyeyim; bunları yazdım diye belki de bana kızıp değişik şekillerde saldıracak olanlar bile vardır. Ama önemli değil. Demirden korksak trene binmezdik.     

 

Kesinlikle şu bilinsin ki, amacımız bağcı ile kavga etmek değil üzümden nimetlenmektir. Kaldı ki asıl lafımız dışardan gelenlere değil baltanın sapınadır. Hani ormanı balta kesiyormuş ta orman baltanın sapına kızmış. Sebebi sorulunca: “çünkü sapı benden” demiş.