Marmara denizi; çevresindeki 7 il ve 25 milyon nüfusla büyük bir yükün taşıyıcısıdır. Ayrıca uluslararası geçit yolu olması, endüstriyel yoğunluk ise bu yükü kat ve kat arttırmaktadır. Denizdeki sıcaklık artışı ise son 40 yılın zirvesindedir. Yani bu salyanın basit şekilde oluşma nedeni; denizdeki kirlilik ve ısı artışıdır. Bunun sonucunda ise bazı türlerde patlama yaşanırken bazı türler yol olmaya doğru gidecektir.
Azot fosforik artması, fitoplakton (tek hücreli fotosentez yapabilen bitkimsi mikrop-alg) patlaması denizin yapılarını tamamen değiştirmiştir. Bunun sebebi ise her türlü kirlik karşısında Marmara’nın artık direnemeyip pes etmesidir.
Balıkçıların nez, ya da salya olarak tanımladığı müsilaj tek hücreli bitkisel canlılardan bir tür fitoplankton olan Gonyalux fragilis’in yoğun çoğalması ve oluşturduğu renk sarmalıdır. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı sarı, beyaz, renkli çamurumsu bu maddenin son iki yıldır, Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi’nde suyun üstünde ve altında sıkça görülmeye ve yayılmaya başladığını belirtiyor. Özellikle Marmara denizinin dibi adeta tamamen kaplı gibidir.
Bu ise başta balık olmak üzere diğer türler üzerinde büyük olumsuzluğa sebep olacaktır.
Aslında şu anda karşı karşıya bulunduğumuz durum daha başlangıçtır. Bilim insanlarımızın ifadesiyle eğer böyle giderse çok daha kötü oluşumlarla karşılaşacağımızdır.
Ortadaki durum adeta bir denizin ölümü gibidir. Denizdeki türler arasında denge tamamen bozulmuş,
Çözüm ise bilim insanlarımızın önderliğinde yasal ve sosyal yapılanmadan geçiyor. Öncelikle yerleşim yapılanmaları sınırlanmalı, arıtma tesisleri yeterli seviyeye getirilmeli, bu denizden direkt geçen ya da duran gemiler sıkı kontrol altına alınmalıdır. Ayrıca mevcut oluşuma karşıda acil çalışma başlatılmalıdır. Yoksa gelecek nesiller bizi hiçte iyi anmayacak.