Ali Keskinsoy'un "İslam’a göre yılbaşı" başlıklı köşe yazısı
İslam dininde yılbaşı veya yeni yıl kutlamaları konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Genel olarak, İslam'da özel günlerin ve bayramların belirli bir temele dayandığı, bunların da genellikle dini bir mahiyeti olduğu kabul edilir. İslam takvimi, Hicri takvim olarak bilinir ve 622 yılında Hz. Muhammed'in (s.a.v) Mekke'den Medine'ye hicreti ile başlamıştır. Hicri takvimde yeni yıl, Muharrem ayının birinci günü kutlanır.
Kur'an-ı Kerim'de, özel günlerin kutlanması ile ilgili doğrudan bir ayet bulunmamakla birlikte, İslam peygamberi Hz. Muhammed'in (s.a.v) hadislerinde belirli günlerin ve ayların fazileti üzerinde durulmuştur. Örneğin, Muharrem ayı, İslam'da önemli bir yer tutar. Hz. Muhammed (s.a.v), "Özellikle Şiir Suresi'nin hangi ayının en faziletli olduğunu biliyor musunuz? O da Muharrem ayıdır" şeklinde bir hadis ile bu aya vurgu yapmıştır.
Bu bağlamda, İslam'da yılbaşı kutlamalarının, özellikle Hicri Yılbaşı'nın, dini bir değer taşıdığı, ancak kutlama şekli ve kültürel unsurlar açısından farklılık gösterdiği söylenebilir. Bazı toplumlar bugünü, geçmiş yılın değerlendirilmesi ve yeni yıl için niyetlerin yapılması açısından bir fırsat olarak görürken, bazıları da bugünü sıradan bir gün olarak geçirmeyi tercih etmektedir.
Bu konuda her Müslümanın kendine özgü bir algısı ve yaklaşımı olduğu için, İslam dini çerçevesinde yılbaşı hazırlığı yapıp yapmamak kişisel bir tercih meselesidir. Ancak, önemli olan şey, bu tür günlerin arka planında hangi niyetlerle hareket edildiğidir. Dini inanç ve değerler çerçevesinde hareket etmek, her zaman öncelikli olmalıdır.
Sonuç olarak, İslam'da yılbaşı hazırlıkları yapmak, bireylerin inançlarına ve kültürel geleneklerine bağlı olarak farklılık gösterebilir. Bu tür günlerin manevi değerini unutmamak ve İslam’ın özüne sadık kalmak daima önemlidir.