Zamana anlam yüklemek alışmak işiymiş. Şimdi neredeyim hangi hayalim yarım kaldı ya da hangi kitabı yarım bıraktım çok kararsızım.

Aşık olmak biz şaire denk değil ya çünkü gerçeği ballandırmak oldukça güç şimdi o kocaman bir hayatta bende çokça şiirin içinde kim yarım bırakıp gitti. Elbette herkes kendine göre cevaplar. Şarkılar kifayetsiz aptal melodiler ile sarhoş ben ise kelimelere yorgun kocaman aptal bir şair.

Bazen tek nokta cümlelerimin sonu, zihnim çok kalabalık etrafım ise fazla gölgeler ile havasız benim kendim ile baş başa kalmam gerek. Denizler nefessiz ve sen yoksun güzel adam zaten fazlaca yalana dolana battık…

En doğrusu üç nokta ama fazlası ile devamı gelemez ve gökyüzü yine bana yakın. İnsanlara tahammülüm kalmadı. Özledim.

Güneş ile aşk mı yoksa gece ile aşk mı? Hadi ama arada biz şairlere de denk gelin. Şiirler zordur kıyıda kalırlar. Diyorsun ki balıkçı bile teknesini terk ettim şair niye yakmasın şiirleri.

Hay, hay insan sen ne zaman aşık olacaksın, hayallerin ne bilmem gel bana şiirler diye başlayan cümleler kur. Okumayan insana cahildir…

ÇİÇEKLER HEP GÜZEL KALMALI

Güzel sevmek isteyin kalbiniz gibi sevin manasız kalmasın gözleriniz…

Boşuna kara gözlüm demiyor ki Şoray…

Ağlamayı bilin, özlem gibi sevin hep yarım kalsın hiç geçmesin hep anılsın yüreğinizde sanki vazgeçen sen değilmişsin gibi hatırlayın nerede bırakırsan hep seni o durakta beklesin…

Yalnızım biliyorum, bunu gece sokağı kaplayan gökyüzü resmen haykırıyor boşuna değil içimdeki yarım yamalak hissi. Yazıverin her şeyi önce kalbinizi anlatın, sonra içinizdeki çocuktan bahsedin mesela salıncağa binmeyi sever miydi ya da hiç parkta kaydırak kavgası yaptı mı? Ya da pazarda kayboldu mu? Sorun işte nasıl bir çocukmuş o afacan onu yazın…