Karasuspor’un Bal ligine katılım ücreti olan 22.000 lira yatırılmadı. Kimi ayıp oldu diyor, kimi bu rezillik bize yeter diyor kimi de para ödenseydi bir şey değişmeyecekti diyor.

Haklı ya da haksız aramaksızın her iki düşüncüye de saygı duymak gerekir. Koskoca Karasu 22.000 TL’yi yatıramadı dedirttik. Herkes sosyal medya hesaplarından Karasuspor’un küme düşüşünü kınadı.

Kimse ben 1000 TL’yi veriyorum. Kim devam ettirmek ister demedi. Çok uçuk bir meblağ olmamasına rağmen resmen küme düştük. Bal ligine katılamadık.

Karasuspor’un altyapısında olan 400 e yakın lisanslı öğrenci, 1955 yılında kurulmuş bir kulüp, Karasuspor arması altında verilen emekler, canlar, terler bu kadar kolay yok sayılmamalıydı. Sadece tek bir kesimde değil, herkesin hatalı olduğunu lütfen anlayalım.

Koskoca taraftar üzgün..!

Halka hitap eden yönetimler suçlu maalesef sizsiniz. Karasuspor’un en büyük eksikliğinin temelini maalesef yönetimler karşılayamadı. Sessiz kalındı ve zorluk görüldüğü zaman kenara çekinildi. Düzgün bir biçimde üye çalışması yapılmadı. Sosyal medya hesaplarından Karasuspor’un bu durumda olmasını kınayanlar bu kulübe üye olmuş ve aidat ödemiş olsaydı Karasuspor’un kimseye ihtiyacı olmazdı. Tüm eksiklerini giderlerini rahatlıkla kendisi karşılardı.

Hiç kızmaya gerek yok. Suçlu sadece yönetim değil hepimiziz. Hiçbir şey kaybetmiş değiliz sıfırdan tertemiz birlik ve beraberlik içerisinde yeniden şekilleniriz.

Koskoca Karasu’da her ay 50 TL verebilecek 1000 tane üye yapamayacaksak kimse biz bu arma için ölürüz demesin. İlk üye ÖNCÜ Karasu Gazetesi oluyor. Buradan söz veriyorum 10 üye benden devamı sizden…!

Bir şeylerin olmasını istiyorsanız ufakta olsa destek verin, elinizi taşın altına koyun üzmeyin Karasu’yu…!

Üye çalışmaları ile ilgili ne gerekiyorsa fazlasını yapacağız. Karasuspor kendine yeter…!

MENFAAT VE ÇIKARLAR (KISA BİR ALINTI)

Küçük kasabanın birinde bir caminin tam karşısında arazisi olan adam, bir genelev inşa etmeye başlamış. İmam ve cemaat buna şiddetle itiraz etmişler. Ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine nasıl bir iş yeri açacağına da yasal olarak karşı çıkamamışlar.

Tüm cemaatin tek yapabildiği şey, imamın öncülüğünde bu genelev için her gün beddua etmekten öteye geçememiş. İnşaat ilerlemiş ve açılışına birkaç gün kala her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonucu genelev yerle bir olmuş.

Caminin cemaati bu olaydan duydukları büyük memnuniyeti saklamaya gerek görmemişler. Genelev sahibi adam, cami imamının ve cemaatin direkt veya indirekt olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddiası ile camiye karşı tazminat davası açmış.

Cami imamı ve cemaat, savcılığa verdikleri savunmalarında bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz etmişler.

Bu olayın kendi dualarından dolayı meydana gelmiş olabileceği iddiasını da kabul etmemişler. Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkeme günü geldiğinde hâkim dosyayı dikkatle incelemiş ve taraflara dönüp: – Bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi bilmiyorum, demiş.

Ancak dosyadaki tutanaklara bakarsak ortada tuhaf bir durum var. -Taraflardan birisi duanın gücüne inanan bir genelev sahibi, -Diğeri ise duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve cemaati…!

Aynen günümüzde olduğu gibi kimi dinsizlerin menfaat ve çıkarları uğruna nasıl dindar gözüktükleri ile kimi dindarların çıkarları uğruna nasıl dini inkar ettiklerinin hikayesidir.