Peşin peşin söyleyeyim, çok sevdiğim bir esnaf yazısı var: “Sen alışverişi süpermarketten yaparsın ama cenazene, düğününe mahalle bakkalın gelir”… Aynen yazıldığı gibi. Süpermarketleri sevmem, alışveriş yapmaya da bayılmam. Reklam gibi olacak ama önceliğim Karasu’da Özmen, Alpaş, Ekpaş, Zorlu vb. yerli marketlerdir. Ama ne yazık ki dev mağazalarla küçük esnafımızın yarışma şansı yok. Neyse geleyim konuya.
Mevzuyu biliyorsunuz. Bilmeyenler, Google amcaya “Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) Başkanı ve BİM CEO'su Galip Aykaç” yazsın çıkar.
Yıllardır koynumuzda yatırdığımız, mekruh diye sigara bile satmayan, her ürününü helal gıda kabul ettiğimiz BİM, bugün neden düşman oldu? Aykaç, durup dururken neden çıkış yaptı? Kamuoyuna yansımayan öncesi elbette var ki malum havuz medya sebebiyle sadece çıkışından haberiniz oldu. Adam deli mi dükkanını bile bile zora sokacak sözler söylesin? Siz olsanız söyler miydiniz? Empati kurun biraz olaylar karşısında. Hemen “Yakalım, yıkalım, kelle alalım” kitlesi olmayalım.
BİM’in künyesine bir bakalım. BİM üzerinden yapılan büyük savaşın da nedeni ortaya çıkar zaten. Zamanında açılımı “Birleşik İslam Marketleri” deyip, bağrımıza bastığımız, mahalle bakkalımıza tercih ettiğimiz BİM’in hisselerinin büyük kısmı Topbaş ailesine ait. Topbaş ailesi de malum bir tarikata bağlı.
Bu tarikat ile Recep Tayyip Erdoğan’ın arasının da limoni olduğunu basından öğrenmiş olmanız lazım. BİM’in yönetim kurulu başkanı Mustafa Latif Topbaş'ın kızı Fatma Topbaş, Sabri Ülker'in torunu Ali Ülker ile evlidir. Yani Fatma Ülker. Tesadüf değil.
Peki bu savaşın sonu ne olacak? Bize ucu nasıl dokunacak. Olan garibanın birikimleri ile almış olduğu hisse senetlerine olacak. Burada bize dokunan yok. “Sen hükümete nasıl kafa tutarsın?” deyip de BİM’den elimizi ayağımızı çekince kısa süreli bir protesto yapmış olacağız.
Nasıl ki zamanında İtalyan, Fransız mallarını protesto edip üç vakte de sessiz sedasız tövbe ettiysek, nasıl ki Yahudi mallarını protesto edip, Ramazan ayı geldiğinde sofralarımızı CocaCola’larla süslediysek, CocaCola yerine Pepsi içerek kendimize terapi uyguladıysak, kısa süre sonra tıpış tıpış BİM’e gideceğiz. Üzülerek söylüyorum ve markayı da savunmuyorum.
Kısacası dirayetli ve istikrarlı bir toplum değiliz. Çabuk unutuyoruz. Ortada büyük bir pasta var. ŞOK, A101, BİM başta olmak üzere bazı marketler ülkeyi şube ağları ile ördü. Büyük paralar dönüyor. O kasalarda bıraktığınız ve almadığınız 9.99’ların 8.88’lerin 1-2 kuruşları ile totalde 100 bin liralarca kayıt dışı, vergi dışı para bu mağazaların kasalarına giriyor.
Peki vatandaş ne yapsın? Marketler, bakkallar pahalı, süpermarketler daha ucuz. Vatandaş da haklı ki en ucuzu ne yazık ki BİM.
Öve öve açtıkları tarım marketlerindeki ürünler de el yakıyor. 3-5 ürün hariç gerisi pahalı. Mecburlar çünkü! Hadi indirsinler fiyatları tarım marketlerinde. Madem üç harfli marketlere tepki olarak doğdu. İndiremezsin arkadaşım.
Marketlerdeki ürünler üretim sonucu rafa geliyor. Tarladan rafa gelmiyor. Sanayi doğalgazı ve elektriğine diz boyu zammı yap, asgari ücreti şişir de şişir, mazot fiyatı ortada ki ulaşımın bel kemiği mazot. Kur farkı zaten gırtlağa kadar. Üretim maliyetleri ölüm… Bu yüzden hiçbir markette fiyat düşüremezsin.
Evet, stokçuluk, fırsatçılık, WhatsApp gruplarında anlaşarak serbest piyasa sabotajı, ortak fiyat arttırımlar oluyor. Bu madalyonun diğer yüzü. Ama hükümetin her dost dediğine kucak açıp, her düşman dediğinin de suratına tükürerek irademizden yoksunmak da olmuyor. Olaylar karşısında biraz empati kuralım. Nedenini araştıralım.
Rahmetli babamın bir sözü vardı: “Feminizm, kocayı bulana kadar. Komünizm, parayı bulana kadar. Ateizm ise uçak sallanana kadar”… Bu misaldeki kısa süreli BİM protestomuz hayırlı olsun. Nasıl olsa unutacağız. Ama şunu unutmayın: Alışverişinizi Karasu esnafından yapın, esnafınıza destek olun.