“Eleştiriye açığım” diyenlerin pek çoğu aslında karşı tarafa ’söyleyecek olumlu bir şeyin varsa söyle, yoksa sonsuza kadar sus’ mesajını gönderiyor. Ancak eleştiri oklarından kaçmak mümkün değil. İnsanların sizi eleştirmesini engelleyemezsiniz ama eleştirilerle başa çıkmayı öğrenebilirsiniz.
Bu nedenle eleştiriye açık olmak yetmez…
Olumsuz yorumlar duymak genellikle insanların hoşuna gitmez, yine de zaman zaman hepimiz eleştiri alıyoruz. İnsanların bizi eleştirmesini engellememiz zor, ancak olumsuz yorumlar karşısında vereceğimiz tepkileri kontrol edebiliriz.
Eleştiriye açık olmak, özgüven duygusunun ve gücünün en belirgin göstergesidir.
Eleştiriye kapalı olmak ve tahammül göstermemek ise, tam tersi bir psikolojik durumun otomatik refleksidir.
Üstelik eleştirilere kapınızı kapattınız mı, kendi gelişmenizin kapısını da kapatmış olursunuz; yanlışlarınızdan arınmanızın yolunu da tıkamış olursunuz. Eleştiri eğer düşmanlık ürünü değilse, bir nimettir aslında.
Eleştiri yapana düşmanlık gösterilmesi ise, insanın kendisine [kendi çabası ile] yaptığı bir kötülüktür. Benliğinde yer alan potansiyeline bir ihanettir. Aslında bu hatayı yapıyoruz. Yapmıyoruz diyemeyiz.
Eleştiriyi, gocunmadan, alınmadan, kişiliğimize yapılmış bir saldırı olarak değerlendirmeden tüm unsurları ile masaya yatırıp ondan yararlanmaya çalışmak uygar bir kişilik yapısının ta kendisidir. Olgunluktur, gelişmişliktir.
Psikoloji bilimi öz güven eksikliğinin belirtilerini sıralarken şu tespite de yer veriyor:
Eleştirilere karşı alıngan davranma: Özgüven eksikliği bulunan kişiler, hata yaptıklarını kendi içlerinde bilseler bile bunun vurgulanmasını istemezler. Bunu kişisel bir saldırı olarak değerlendirirler…
Bir psikoloji bilgini de şöyle diyor: “İnsanın kendini eleştirebilmesi çok önemlidir. Eleştirilere açık olmak insanın kendisini geliştirmesinin yolunu açar.”
Buraya kadar hemfikir olduğumuzun kanaatindeyim. Ancak işlerimizde yaptığımız hatalar abi kardeş ilişkilerimiz yüzünden meydana geliyor.
Bu zamana kadar tek bir çizgi üzerinden yayın hayatımıza devam ettik ve ediyoruz. Gelene her zaman kapımız açık. Kimseye “Sizin bu demecinizi yayınlayamayız” demedik. Demeyeceğiz de. Eğer ki bireyden bir demeç alıyorsak ve bu demeç karşı tarafa da söz hakkı doğurduğu takdirde, burada duraklıyoruz ve karşı taraftan da demeç istiyoruz.
Bizlere Süpermen gözüyle bakamazsınız. Bu zamana kadar da kimsenin süpermenliğini yapmadık. Bizim çizgimiz budur. Her kesime bakış açımız olayın her iki muhatabını da dinlemektir.
Zamanında kendisinin yaptığı hataların üzerini örttüğünü zannedip bizleri bir yere yaslanmış gösterenlerin geçmişine ve aynaya bakmasını istememizden başka doğal bir şey olamaz.
Eleştiriyi yaparken olayın muhatapları da çok önemli, Kimsenin üzerinden kimseyi karalama olayının içerisine girmedim.
Eleştiri yapanlara
Eleştiriyi, tavrından rahatsız olduğumuz bir kişiye yapıcı bir şekilde iletmeliyiz. Sözel ve fiziksel olarak doğru geribildirimde bulunduğumuzda, kişi belki de kendi kendini de eleştirebilecek ve olumsuz davranışını çözme yolunda adım atacaktır.
Eleştiriye uğrayanlara
Eleştiriye uğrayan ve bu durumdan etkilenen kişiler, eğer karşılarındaki kişiye hiçbir şekilde mesaj veremiyor, durumdan olumsuz bir şekilde etkilendiklerini ifade edemiyor iseler, en doğru çözüm yavaş hareket etmekle olacaktır. Ancak bu, duyarsız ya da sessiz kalmak demek değildir.
Eğer bizi eleştiren kişiler yakın çevremizde ise ve bu süreklilik gösteren bir durumsa etkilenmemek ya da duyarsız kalmak olanaksızdır. Burada uygulayacağımız yöntem, sabırlı olmak ve karşı tarafın davranışının yapıcı olmadığını ona hem anlatmaya hem de hissettirmeye çalışmaktır. Çünkü insanlar davranışlarını en çabuk karşı tarafla empati kurabildiklerinde değiştirme eğilimindedirler.
Eleştiren kişi, karşıdaki kişide kendinde olup onda olmadığını düşündüğü eksik bir şey nedeniyle de eleştiride bulunabilir. Ancak, eleştiri yapan kişinin bulduğu eksiklik belki de eksiklik olmayabilir. Çünkü herkes her konuda aynı fikre sahip olamaz.