Acımazlığa alıştırdınız…
Şaşıyorum ben alıştığım şeylere ve zaman. İçimizdeki canavarlar ile savaşmak çok zor, yalanı öğretiyorlar.
Yine önemsiyorum kalbimi ona inanıyorum. Hayat getiri götürür bir şeyleri…
Her şey keskin. Şarkıları bekle susmak için şiirleri duyabilmek için, sizler zaten kalp kırmaya alıştırdınız
Zihnimdekiler plavra, kalbimin delice şarkı söylemesi, belki de kaybetmek güzel adam seni kaybetmek…
Güne başlarsın bir bardak çay ile sadece içindeki kuşlar dilsiz kalır her şeye en çokta umuda hem bak dünya artık kara gölgeli ve çoğu insan kaybetmiş aşkı…
Zamana alışıyorum. İçimde onca kalanlara hatta yalanlara rağmen.
Kırgınlıklar birikiyor ve içimdeki yalanlar kıyısızlaşıyor iyicene aklımı kaybediyorum.
Yitiriyor insan her şeyini, özlemek nedir deyiveriyorum. Mesela sen kokmak mı? Yoksa her şeyi unutmak mı?
Yani yine zamana mı kalıyor her şey…
Çok mu zor iki şiir karalamak deseler de ben biliyorum bütün yitirdiklerim o şiirlerde. en çok kendim, sen, annem hatta en çok zırvalıklarım…
Bu şiirde bitti albayım. Poyraz delirdi… artık göğe kalıyor bütün balonlar hem onlar kargalara değil insanlara inat uçuyorlar…
Özledim dedim rüyamda, hatta delirmek pahasına çok özledim…
Kaldı mı göğe balonlar poyraz dedi bana…
Ne demişti şair. Sen koksa yine saçlarım ama giden sendin kalbimden bütün yalanlar ile…
‘’ bir de şey var, artık bir bardak çayı içmek bile zor geliyor’’
Öğrettiniz ya her şeyi hmm yalanı, kalp kırmayı en çokta acımasızlığı…
Sanırsam her şey boş artık manasız…
‘’NE TESADÜFLER NE DE ANILAR ANIMSATACAK SENİ BANA’’
Kimler artık pencere kenarına çiçek koyabiliyor, zaten sana en çok gitmek yakıştı…