Karasu’da spor yok. Karasu’da futbol topu, Korona nedeniyle soyunma odalarında kaldı. Karasu’da futbol ve spor olmayınca ben de Sakarya’da yaşanan bazı “Yeşil Siyah” olayları, Öncü Karasu & KarasuHaberleri.com eliyle sizlerin önüne koyuyorum.
Bu bir zorunlu tercihtir. Dünyanın her yerini saran Korona belası, bize tehdit olmaktan çıkıp ülkemde normale dönüş yaparsa, futbola, spora dönüş günleri bize kanat çırpmaya başladığı an, biz de sporun renkli bir ilçesi olan Karasu’da futbol, Karasu’da salon turu atmaya başlarız. Umarım böyle bir sürece spordan yoksun günlere, daha fazla can kaybı yaşamadan dönüş yaparız.
Baksanıza Karasu’da iki önemli eğitimci Korona’ya teslim olmuş. Korona eğitimli, zengin, fakir demeden yakaladığını alıp ebediyete taşıyor. Ben Karasu’nun iki eğitimcisine, sağlık personeli için de bize sağlık kazandırmaya uğraşırken yaşama veda eden sağlıkçılarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Ne olur sağlıkçılarımıza, bizim için kendi sağlıklarını tehlikeye atan sağlıkçılarımıza sahip çıkalım. Bakın Türk Tabipler Birliği ne diyor: Türkiye Kurtuluş Savaşı’nda bile bu kadar çok sağlık çalışanını doktoru, hemşireyi, sağlık çalışanını kaybetmedi. Ne olur önce kendimize sorumluluk yükleyerek sağlıkçılarımıza yardımcı olabiliriz. Korona, ancak kendimize yükleyeceğimiz sorumlulukla yenilebilir.
YEŞİL SİYAH ŞEN AHMET
Ahmet Şen’in lakabı gençlik yıllarında röveşata Ahmet’miş. O beni çok yakından tanırmış, ben onu tanımadım. Yazar çizer yanımızın olması, eski futbolcu olmam, yaşıtım Ahmet Şen’le federe takımlarla karşı karşıya oynamışız ama sohbetimiz olmamış. Yaş kemale erince Ahmet Şen beni anılar kervanından çıkarttı.
Belediye önünde karşılaşmamızda önümü kesti. “Ben, Sakaryaspor amigosu Keçi Yılmaz’ın babasıyım” dedi. “Nazım Hocam, ben seni yakinen tanırım” deyince, söz konusu spor, konusu da Sakaryaspor olunca çöktük bir bankın üstüne eskinin gizemli dünyasına dalış yaptık. Futbol ve Sakaryaspor sevgisi ortak noktamız olunca Ahmet Şen (Namı diğer Röveşata Ahmet) tutturdu “Nazım Hocam, sana Sakaryaspor’un 1965’teki kadrosunu çerçeveletip hediye edeceğim” dedi.
Nazik, arzulu istekli sunulan hediyeye sırt çevirmek olur mu? Tabii ki olmaz. Nitekim Ahmet Şen telefon etti, buluştuk ve 1965’in Mersin İdmanyurdu’nu Fikret Aldinc’in (rahmetli) penaltıdan attığı golle yendiğimiz maçın kadrosunu içeren resmi bir güzel çerçeveletip bana sundu. Günün anısına yaşı kemale ermiş Sakarya’nın futboldaki geçmişini bilen, hayatta olan ikili olarak resim çektirdik.
Teşekkürler Töveşata Ahmet, teşekkürler Ahmet Şen. Hediyeni aldık kabul ettik. Hatta benimle beraber yaşama veda edecek bana ait, sporda klasikler arasında yerini alan Salı sofrasının üstüne koydum. Biliyor musunuz? yaklaşık 30 yıldır bu alemde kalem oynatırım, konuşurum, ilk kez biri çıktı bana bir hediye uzattı. Ne yalan söyleyeyim düşündükçe duygulandım.
NOT: Bu Ahmet Şen’in Karasulu Ahmet Şen’le bir yakınlığı yoktur. Bu bir isim benzerliğidir. Ve bu Ahmet Şen, Karasu’nun renkli Şen Ahmet’inden bayağı yaşlıdır.
DOSTLAR (DOSTUM)
Bir ameliyat hikayesini yaşarken yetmiş yıllık yaşam torbam içinde dostluğu, dostları düşünme zamanım oldu. Dostlar, zor günde belli olurmuş. İyi günde herkes el bebek gül bebek geçinip giderler. Asıl onan dara düştüğünüz an, etrafınızdaki dostluk köprüsünün uzunluğuna bakarmış insan. Eşimim kalp ameliyatı anında, yanımda dostlarımın olduğunu hislenerek yüreğime hapsettim. İki numaralı torun Furkan, olayın tanığı olarak ne dedi biliyor musunuz? “Dede, gerçek dostların meydana çıkmış” dedi. Evet, bir iki iyilik eli omzuma el verdi ve eşimin ameliyatının çabuklaşmasına manen, hem de madden katkı sundu.
Onlar kim mi? Bırakın o isimler bende saklı kalsın. Sonuçta iyiliğin karşılığında şu yatar, bir elin verdiğini diğer el görmeyecekmiş… Öyle yapalım ve bu olayı bırakında bana ait yüreğime hapsedeyim. Demek ki biz bu şehirde yalnız değilmişiz. Kendim adına çok sevindim. Dostlara, gerçek dostlara selam olsun. Gerçek dostlar, gerçek komşular kardeşten de akrabadan da yakın olurmuş insana. Ben bu süreçte bu ayrıcalığı test etme şansı buldum.