Hasret Aksoy'un "Gözlerindeki ışığı söndürmeyelim" başlıklı köşe yazısı

Geçtiğimiz gün gönüllüsü olduğum vakıfta, gençlerle bir program düzenledik. Dürüst olmak gerekirse, toplumsal sorunların ağırlığını sırtımda hissettiğim, umudumu yitirmeye yaklaştığım bir dönemden geçiyordum. Ancak o gün bir öğrencim yanıma geldi ve hayatın içinde hala yeşeren umut tohumlarını bana hatırlattı.

Bu genç, üniversite sınavlarına hazırlanıyordu ve kitaplara ulaşmakta güçlük çeken arkadaşlarının durumunu dile getirdi. “Onlara nasıl yardım edebiliriz?” diye sordu. Bu masum ve çözüm odaklı soruyla içimdeki tüm karamsarlık dağıldı. Gençlerin kitaplara erişimini kolaylaştıracak bir sosyal sorumluluk projesi tasarladık. Çünkü kitap, yalnızca bir sınav için değil; hayatı anlamak, düşünebilmek ve bir toplum inşa edebilmek için temel bir ihtiyaç. Karasu’nun gençlerini bilgiyle buluşturmak, okuryazarlık oranını artırarak geleceğe sağlam bir köprü kurmak anlamına geliyor.

Bir diğer öğrencim ise kış mevsiminin yaklaştığını hatırlatarak sokak hayvanlarının beslenme ve barınma ihtiyaçları hakkında konuştu. Sokaklarda üşüyen bir hayvanın çaresizliğini görüp de harekete geçmemek mümkün mü? Onun bu duyarlılığı, gençlerimize iyiliği yaşatmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu konuda, diğer gönüllü arkadaşlarımızla birlikte projeler geliştirmeye karar verdik.

Fakat beni en çok etkileyen anlardan biri, başka bir okuldan iki öğrencimin kaybolan veya hayatını yitiren gençler için bir farkındalık yürüyüşü ve basın açıklaması yapmak istediklerini söylemesi oldu. Onların bu talebi, toplum olarak kayıtsız kaldığımız pek çok acıyı hatırlattı. Kadına şiddet, organize suçlar, uyuşturucu bağımlılığı gibi sorunlar karşısında çaresizlik hissine kapılsak da bu gençlerin cesareti ve hassasiyeti içimizde hâlâ bir umut ışığının yandığını kanıtlıyor.

Bugün Karasu’da uyuşturucuya, suça ve umutsuzluğa yenik düşmüş gençlerimizin yanında, gözlerindeki ışığı henüz kaybetmemiş pırıl pırıl gençlerimiz de var. Onlara sahip çıkmak, bu ışığı söndürmemek için zaman kaybetmeden harekete geçmeliyiz. Bu sadece bir öğretmenin, bir gönüllünün ya da birkaç idealist gencin çabasıyla mümkün değil. Hepimize düşen sorumluluklar var.

Aileler, eğitimciler, belediye, milli eğitim, gençlik ve spor müdürlüğü ile sivil toplum kuruluşları; bir bütün olarak koordineli bir şekilde çalışmalıyız. Gençlerin sorunlarını dinlemeli, çözüm üretmeli ve onlara güvenli bir gelecek sunmalıyız. Bu, sadece gençler için değil, Karasu’nun ve ülkemizin geleceği için de kritik bir adım.

Bugün kitaplara ulaşamayan bir öğrenciye yardım ettiğimizde, sokak hayvanlarının barınma ihtiyacını karşılamak için çalıştığımızda ya da toplumsal bir yaraya dikkat çeken bir farkındalık etkinliği düzenlediğimizde aslında çok daha büyük bir amaca hizmet ediyoruz. Biz bir bireyin bile hayatına dokunduğumuzda, geleceğe dair bir umut köprüsü inşa ediyoruz.

Bu toprakların gençleri bizim geleceğimiz. Onların ellerine bir kitap vermek, yüreklerine iyilik tohumları ekmek, hayata bakışlarını şekillendirmek bizim elimizde. O yüzden, zamanımız yok. Karasu için, gençlerimiz için el ele vermeli ve ışığı söndürmeden hep birlikte çalışmalıyız. Çünkü her bir gencimiz, bu toplumun saklı inci tanesi ve onların kaybolmasına asla izin vermemeliyiz.