Ebeveynler çocuklarının eğitiminde ve gelişiminde kendi beklentileri ile çocuklarının yetenekleri arasında dengeyi sağlayabilmelidirler. Bu dengenin sağlanamadığı çocukların kişilik gelişimlerinde sıkıntılar yaşanır.
Hiçbir anne-baba çocuğunu utandırmak ya da rencide etmek için plan yapmaz. Tam tersine, birçok anne-baba her güne çocuğuna karşı daha hoşgörülü ve sevgi dolu başlamayı ister. Ancak, bütün bu iyi niyetlere rağmen, istenmeyen durumlar bir yerde patlak verir. Birçok anne-baba bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kendini bu çatışma ortamının içinde bulur. Çoğu anne- baba ise çocuğunun iyiliği için bir şeyler yaptığını düşünür. Fakat çocuğunu olumsuz bir şekilde etkilediğinin farkında değildir. Birçok aile çocuklarına olan yanlış tutumlarını ilerleyen yıllarda çocuklarında
İstemedikleri davranışları gördüklerinde fark eder. Fakat bu durumda gerekli düzeltmeleri yapmak için çok geç olabilir. Bu sebeple ailelerin ebeveyn olarak kendini geliştirmeye açık olmaları, konunun uzmanlarından gerekli yardımları alıp farklı yöntemleri yeri geldiğinde geleneksel çocuk yetiştirme yöntemlerine tercih ederek çocuğuyla bilinçli bir şekilde iletişim kurmalarının önemi giderek artmaktadır.
Her çocuk öğrenmeye istekli olarak doğar. Ama bazı durumlarda yetişkinler kendi amaçlarını, bakış açılarını ve görülecek işlerini çocuklara zorla kabul ettirmeye çalıştıklarından çocuklardaki bu isteklilik kırılabilir. Eğitimle ilgili bazı yaklaşımlar çocukları öğrenme öncesinde var olan bilgileriyle kabul etmek yerine, onları doldurulacak boş kaplar olarak görür. Çocuklar eğitim çevrelerinde kendilerini iyi bir şekilde geliştirmek konusunda başarısız olduklarında, eğitimciler onları iyileştirmeye çalışırlar ya da çok kötüyse bazı ceza içeren eylemleri yaptırarak değişeceklerini düşünürler. Çocukların sözel olarak ifade edemedikleri bazı hareketlere karşı hassasiyet, anne ve babanın çocuklarının o anki ruh halini, ne hissettiğini ve o anda aklından neyin geçtiğini anlamasında çok önemli bir etken olabilir. Ebeveynlerin çocuklarıyla doğru iletişimde bulunabilmeleri, onların ne demek istediğini anlayabilmeleri için, çocuklarının içinde bulunduğu gelişim özelliklerini, çocuğunun ilgilerini, sosyal çevresiyle olan etkileşimini iyi bilmeleri ve buna göre davranmaları gerekir. Çocuğunu iyi tanımayan anne ve babalar, onları sadece davranışının sonucuna göre yargılar ve telafisi zor olumsuzluklara neden olabilirler.
Çocukların başarısını sadece akademik olarak ölçmek yanlış bir değerlendirme olur. Ailelerin çocuklarına kazandırdıkları mental becerilerin yanında problem çözme, bulunduğu ortama uyum sağlama, empati kurma, eleştirel düşünme gibi becerilerin kazandırılması da büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü insan her yönüyle birbirini tamamlayan bir varlıktır. Akademik başarısı yüksek olmasına rağmen duygusal yönden zayıf olan bir birey için başarılı demek doğru değildir. Bu sebeple aileler çocuklarını birçok açıdan geliştirmeye çalışmalı ve bunun için gerekli ortamları sağlamalıdır.