İstiklâl Marşı’mız; istiklâlimizin önemini anlatmakta, ulusal tam bağımsızlığımızın ulviyetini bildirmektedir. İstiklâl Marşı’mız; vatanımıza, bayrağımıza, ulusal tam bağımsızlığımıza millî bilinçle onurluca sahip çıkmayı öğütlemektedir.

   “Düşman işgaline suskun Padişahın tahtından Vatan’ın bahtı daha önemlidir!” anlayışındaki Çanakkale Kahramanı büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlık ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir toplantısının ikinci oturumunda (1 Mart 1921), asıl elemeler sonraki günlerde yapılacağı için o gün sadece bir şiirin okunması önerilmişliğinden dolayı yarışmayla ilgili ön elemeyi geçen şiirlerden biri okundu. Okunan bu şiir büyük ilgi gördü. Bu şiir, Mehmet Akif Ersoy’un şiiri idi.

   Mehmet Akif Ersoy’un Kahraman Ordumuza ithaf ettiği ve “Milletime armağan ettim” dediği ve on kıta, 41 mısradan oluşan, ilk iki kıtası Osman Zeki Üngör tarafından bestelenip Millî Marş olarak söylenen “İSTİKLÂL MARŞI şiiri, yarışma öncesi (17 Şubat 1921’de) Sırat-ı Müstakim ve Hakimiyet-i Millîye’de yayımlandı.” (Sırat-ı Müstakim; “istikamet yolu” anlamına gelen haftalık yayınlanmış bir İslami dergi.),(Hakimiyet-i Millîye; “Millî Mücadele’nin sesi” sayılan bu gazete Millî Mücadele dönemi gazetelerinin önderi başlıca haber kaynağıydı; bu gazetede Millî Mücadele’mizin öncüsü Mustafa Kemal’in köşe yazıları da yer almıştı.)

   İstiklâlimizin önemliliğini dillendiren İstiklâl Marşı’mız, sadece bir şiir değildir.! Bayrak, Vatan ve Bağımsızlık bilincini ve sevgisini gerektiği gibi anlayabilmek için bu uğurda yapılan onca savaşları çok iyi araştırıp tarihimizi güzel kavramalıyız. Dünün işgalcisi o emperyalist haçlı düşmanlardan kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşumuzun öncüsü büyük önder Atatürk’ümüzün fikirlerini, Şairimizin bu şiirindeki “İstiklâl” öğütlerini iyi anlayıp Atatürkçülüğü bilinçle ve azimle dosdoğru uygulamalıyız. Çünkü Atatürkçülük; Atatürk İlkelerini ve Atatürk Devrimlerini daima içtenlikle benimseyip bilinçlice savunmaktır; bu bilinçle Atatürk Yolu’nda bu güzel vatanı ve bu aziz milleti onurluca gönence kavuşturmaktır; hurafe gericiliğine ve şer Sevrbop bölücülüğüne karşı durmak, ulusallığımızı ve istiklâlimizi ebedi kılmaktır.!

   Birinci Dünya Harbi’nin meydana getirdiği o yokluklarda, o zor koşulların oluşturduğu yoksulluk içinde bulunan Türk Ulusu’nun ve Türk Yurdu’nun düşman işgali altında bulunmasına gönlü razı olmadığından ulusallığımızın devamlılığına ve ulusal bağımsızlığımızın teminine destek sağlayıcı Millî Marş’ımızın oluşturulması için yarışmaya 724 şiirle katılmış bulunan yurtsever birçok şairimiz gibi İstiklâl Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy da, yazdığı bu güzel ve yol gösterici, öğüt verici “İstiklâl Marşı” şiirinde bayrağımıza ve milletimize seslenirken, rengini Şehidimizin al kanından alan ay yıldızlı al bayrağımızın daima özgürce dalgalanmasını arzu etmektedir...  Çünkü uzun süren savaşların yorgunu ve yoksulu Türk Milleti’nin, o haçlı emperyalizmin oluşturduğu bu karanlık ve acı günlerden korkmadan yılmadan ulusal dirence, millî mücadeleye yönelerek o zalim düşmanı bu güzel yurttan söküp attığı gibi, o düşmanın bu topraklara bir kez daha gelmesine engel olmak için bu güzel şiir İstiklâl Marşı’ndan da ilham alınmalı; Vatan, Bayrak ve Bağımsızlık bilinci ve sevgisiyle güzel yarınlara emin adımlarla dimdik yürünmelidir.

   İlimden, fenden uzaklaşıp hurafelerden medet ummaya yönelen Cihan İmparatorluğu Osmanlı’nın son dönemlerinde o haçlı dünyasının entrikalarıyla meydana gelen Birinci Dünya Savaşı bahanesiyle işgale uğrayıp yıkıma ve paylaşıma maruz kalan bu güzel Anadolu’muzun o haçlı emperyalizmin hain saldırılarından, vahşi baskı ve zulmünden kurtulabilmesi için büyük Atatürk’ün önderliğiyle oluşan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin daha da güç kuvvet bulması, askerimizin moralinin düzeltilip cesaret kazanması için o savaş yıllarında ihtiyaç duyulması nedeniyle düzenlenen bir yarışma vesilesiyle yazılması  sonucu meydana gelen ve “Millî Marş”ımız olarak resmen kabul edilen İstiklâl Marşı’mız, şanlı Türk Ulusu’muzun ulusal ve onursal bağımsızlık destanıdır..  Bu nedenledir ki, İstiklâl Marşı şiiri, Meclis’te alkışlarla kabul edilince, Meclis Başkanı Adnan Bey, “Mademki İstiklâl Marşı kabul edilmiştir, ayakta dinleyeceğiz.” dedi. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’in kürsüye gelmesiyle Meclis üyeleri ve dinleyiciler ayağa kalktılar ve kürsüden okunan İstiklâl Marşı’nı coşku içinde ayakta dinlediler!

  Mehmet Akif’in bu güzel şiiri yazmaktaki asıl amacı para ödülünü almak değildi; vatan için şehit olan askerlerimizin acılarını paylaşmak, düşmanı bu güzel yurttan söküp atmak için mücadele eden askerimize moral vermekti.!

   “Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

     Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!” dizelerinin yer aldığı “Çanakkale” şiiri bunun kanıtı değil miydi?

   Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, o vakitlerde Mehmet Akif tarafından para ödülü kabul edilmeyen, fakat ısrarla bu emeğine 500 lira verilerek (ki, yarışma koşullarında para ödülü önceden belirtilen bu güzel şiir’in ücretinin ödenmesi sayesinde bu güzel Millî Marş şiirin millete ait olması sağlanmalıydı ve bu nedenle) resmen satın alınıp milletin ortak değeri haline getirilmesi sağlanan İstiklâl Marşı’mız, Türk’ün millî dayanışma ve millî kaynaşma dayanaklarındandır. (Gerçi, ısrarla kendisinden bir Millî Marş şiiri yazması istenilen Mehmet Akif’e verildiği ileri sürülen 700’ü aşkın o katılım şiirlerinin bir kitap haline getirilmesi de güzel bir millî yapıt kazancı oluştururdu)

   İstiklâl Marşı, o işgalci haçlı düşmanını bu güzel vatandan kovup Ulusal Tam Bağımsızlık yolunda güven ve azimle ilerlemek için hissedilen güç kuvvet kaynağıdır

   İstiklâl Marşı’mız; şehit ve gazilerimizin kutsal emaneti sayılan bu güzel vatan toprağımıza, şehidimizin al kanından rengini alan al bayrağımıza ve ulusal tam bağımsızlığımıza onurluca sahip çıkmayı anlatan istiklâl rehberidir.

   “Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz/Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz” diyen şairimizin, “Ulusum, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar/ “Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?” dizelerinin yer aldığı bu şiirde bir canavara benzetilen o işgalci emperyalist haçlı Batı’nın, o güçlü donanmasıyla Çanakkale’yi cehenneme çevirerek, Anadolu içlerine asker sokarak topla tüfekle, Mütareke dayatmasıyla, Sevr entrikasıyla alamadığı bu güzel yerleri yeniden elde edebilmek için yöntem değiştirip koyun postuna bürünen çakal misali sinsi dost edasıyla işbirlikçilerini de yönlendirerek Bizans oyunlarına, ekonomik işgale, sosyal ve siyasal tahribata yöneleceklerini asla unutmayalım.!

   İstiklâl Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un bu güzel destansı şirinde,

   “Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın!

     Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.” diyerek, yurdumuza sokulmamasından bahsettiği o haçlı düşmanların, dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de yine düşmanlıklarını bazen tehditkar, bazen de dost görünümlü kisveyle sinsice sürdüreduracaklarını asla unutmamalıyız.!

   Ki, işgal altındaki İstanbul Hükümeti’nin, “Aman ha karışmayın! Sakın engellemeye kalkmayın! Zararsızdırlar.!” gibisinden sözlerle İzmir Halkı’nın da uyutulmak istenildiği günlerde İzmir’e yönelen o Yunan silahlı askerlerinin 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkışı nasıl unutulurdu? Eli silahlı bu düşman askerlerinin, İzmir’e buğday biçmeye değil, insan biçmeye geldiklerini anlamak çok mu zordu? Durum buyken 1 Mart (2003) tezkeresinin Meclis’ten geçmemesine sevinenlerle üzülenlerin sayısının birbirine yakın bulunmasına ne denmeliydi?  

   Vaktiyle Almanya ittifakının hazin sonuçları unutulmuş gibi dünün o işgalci düşmanlarına güvenerek Ortadoğu bataklığına girmek; Batı’yla birlikte “Barış! Barış!” diye diye Ortadoğu yangınına körükle gitmek anlayışı büyük bir gaflet değil miydi? Yeniden Haçlı Seferleri’ne başladıklarını söyleyen, koyun postuna bürünen çakalların dürüstlük taslarcasına ileri sürdükleri o sinsi şer söylem ve dayatmalarına ilgi nasıl duyulabilir, bunlara nasıl güvenilebilirdi?

   Şairimizin,

   “Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı.!

     Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı!” veciz dizeleriyle belirttiği bu cennet vatanın ulviyetini güzel anlamalıyız. Truva atlarına, takkiyecilerin şirin söylemli şer takkiyelerine, kuzu postuna bürünmüş dost görünümlü düşmanın kara’yı beyaz göstertme gayretlerine aldanmamalıyız.! Vatanın düşman çizmesinden kurtuluşu için şehit düşen şehitlerimize karşı sorumluluklarımızın bulunduğunu unutmamalıyız; İstiklâlimizin ve istikbalimizin teminatı sayılan bu vatan toprağının korunmasının önemini iyi kavramalıyız; halkımıza, geleceğimizin teminatı gençliğimize gereği bilgileri çok iyi kazandırmalıyız!

   Yurdumuzun ve ulusumuzun istiklâline ve istikbaline yönelik düşman entrikalarına aldanmamalıyız.! Çünkü öteden beridir Sevr peşinde koşuşan dünkü o düşmanlar, işbirlikçileriyle kaos oluşturtma, kimi gafil ve hainlerce tertiplenecek kumpaslardan yararlanmak peşindedirler.!  Bu nedenlerledir ki minberde, okulda, kışlada ve her yerde vatanın değeri, bayrağın ve bağımsızlığın önemi ve o haçlı emperyalizmin işgaline uğrayan bu güzel yurdumuzun düşman işgalinden kurtuluşumuzun öncüsü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliği ve büyük devlet adamlığı çok iyi anlatılmalıdır!  Gençliğimize Vatan, Bayrak ve Atatürk bilgisi ve sevgisi çok iyi kazandırılmalıdır ki, yetişen gençliğimiz, o emperyalist haçlı irticanın hurafelerine, haçlı misyonerlerin aldatmalarına kanıp yanılmasın; gaflet, dalâlet ve ihanetler yüzünden meydana gelen geçmişin o büyük acıları bir daha yaşanmasın!  Kuzey Kıbrıs Türk Devleti dahil 18 Türk Devleti kurmak önemli gibi görünse de, şimdi, asıl önemli sayılan ise, yıkılan devletlerimizin yıkılışlarından dersler çıkararak, önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün öncülüğünde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizin bir bütünlüğünün ve ebedi bağımsızlığının sağlanmasıyla ilgili temellerin sağlam tutulması elzemdir!

   Unutulmamalıdır ki, dünün o işgalci düşmanı ve işbirlikçileri; yine kurnazlık, yine komplo ve kaos entrikaları peşindedir! Millî ve dini duygularımızı sömürerek dün olduğu gibi yine bizleri birbirimize düşürmeye çalışacakları unutulmamalıdır.! Bu nedenlerledir ki, İstiklâl Marşı’mızdaki öğütler de iyi anlaşılmalı ve doğru uygulanmalıdır.! Çünkü, tarih; vatana dair hatayı, gaflet ve ihaneti affetmez!

   İyi bilinmelidir ki, dünün işgal yıllarında mandacılığa hizmeti hüner bilip Millî Mücade’lemizi sekteye uğrattırmayı görev edindirilenlerin uzantılarının bir kısmının ellerine günün birinde eğer fırsat geçerse; Cumhuriyet’in kazanımlarını tahrip etmeyi, Atatürkçü yurtseverleri yıpratmayı, Türklük’ü unutturmayı, Millî Eğitim’i temelden sarsmayı kendilerine verilmiş görev bilirler.! Bu durumları göstermiyor mu tarihteki 17 Türk Devletleri’nin neden yıkıldığını?

   Eskilerin iyileştirilmesinin yerine  tümünden değiştirilmesinin istenilmesi, Ulusal Bayramlarımız’ın kutlanmasına yönelik zaafiyetlerin göze çarpması, hızla değişen ilgili ilgisiz gündemlerle halkın bu gündemleri takip edemez hale getirilip zihninin bulandırılması çabası, bir bütünlük arz eden Atatürk İlkeleri’nin yanlış yorumlandırılmak istenilmesi, güzel dilimiz Türkçe’ye rakip etnik diller yaratılmaya çalışılması, millî birlikteliğimizi çözüp dönüştürme çabası, ulusal değerlerimizin yıpratılmasının hüner sanılması, Atatürk’ün resminden ve Hitabe’sinden rahatsızlık duyanların bulunması, TC yazısına yönelik gaflete düşülmesi neyin nesidir?  İşte böyle durumlar, İstiklâl Marşı’mızın anlaşılıp anlaşılmadığının belirtileridir!

   Cihan İmparatorluğu Osmanlı’nın vaktiyle at koşturduğu diyarlarda kalkışmalar, savaşlar, yıkımlar varsa, bu entrikalar; o haçlı emperyalizmin Dünya Savaşları entrikaları ile ilgili yarım kalmış hesaplarının devam ededurduğunun belirtileri değil de nedir? Ne hazindir ki, o kirli hesapların içinde Cihan İmparatorluğu’nun son diyarı bu güzel vatan toprağımıza da göz koyulması söz konusudur! Bu acı tablo gösteriyor ki dünün o şer Sevr senaryoları günümüzde de devam ededurmakta, içimizdeki kimi gafil ve hainlerce de ilgi ve destek bulabilmektedir.! Şairimizce canavara benzetilen o emperyalist haçlı Batılılarca kurgulanan çözüp değiştirmeyle dönüştürüp bölüştürme senaryolarıyla ufuklarımız yeniden karartılmak isteniliyor.! Bu nedenlerledir ki İstiklâl Marşı’mızın içeriğinin çok iyi bilinmesi de vatan görevinin dürüstlükle dosdoğru yapılması büyük bir önem arz etmektedir.

   Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin 12 Mart 1921 tarihli toplantısında Millî Marş olarak kabul edilen bu güzel İstiklâl Marşı’mız; ulusallığımızın özgürlük timsali Ay Yıldızlı al bayrağımızı, ulusal bağımsızlığımızı, bu kutsal vatan ufkumuzu nurlandıran bir ışıktır.! Bu ulvi nedenlerledir ki, İstiklâl Marşı’nı sadece ezberleyip söylemek yeterli değildir!  İstiklâl Marşı’mızın içeriğini de çok iyi bilmek ve geleceğimizin teminatı gençliğimize çok iyi öğretmek ve içtenlikle benimsetmek gerekir.

   Ki ulusumuzun ve bu güzel yurdumuzun, geçmişin o kötü günlerini, o acıları ve o yoklukları yoksullukları bir daha yaşamasın temennisinde bulunan,

   “Sahipsiz olan bir memleketin batması haktır;

    Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır!”(M.A.E.) diyen,

   “Girmeden nifak, millete düşman giremez;

     Toplu vurdukça yürekler, onu top bile bölemez.” öğüdünde bulunan millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın!” sözü de unutulmamalıdır.  “O kötü günler bir daha yaşanmasın!” temennisinde bulunulsa da sadece bir temenninin yetmezliği iyi bilinerek bu güzel Vatan’a daima bilinçle ve onurluca sahip çıkılmalı; o haçlı emperyalizmin ve işbirlikçisi hainlerin bu güzel yurdumuza ve aziz ulusumuza yönelik sinsi şer entrikaları, Atatürkçü yurtsever aydınlarımıza yönelik sinsi şer komploları tez bozulmalıdır.!

   İnsanımıza yabancı hayranlığı sağlayıp insanımızı yabancılaştırmayı amaçlayan AB masalıyla, IMF kıskacıyla, şer Sevr uzantısı Sevrbop tuzağıyla bu güzel vatanımızın elimizden alınabilinmesi için sinsice uğraş veren o emperyalist haçlı dünyasının ve işbirlikçilerinin oyununu çok iyi anlayıp tez bozulmasını öğütleyen İstiklâl Marşı’mız, Atamız’ın yol gösterici Gençliğe Hitabe’miz daima hür yaşamamızı öğütlediğine göre, ulusal yatırımlarımıza, ulusal tarımımıza, millî üretimimize, millî kültürümüze ve Millî Temel Eğitim’imize, bu güzel yurdumuzun ulvi değerlerinden sayılan bayrağımıza ve vatan toprağımıza bilinçlice ve onurluca sahip çıkmalıyız.!

   Bu güzel Vatanı bizlere emanet  eden, Bu cennet yurdu Türk Ulus’na armağan eden ve ebediyete intikal eden kahraman şehitlerimize ve şanlı gazilerimize, o işgalci haçlı düşmanın mezaliminden kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşumuzun öncüsü ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve Millî Mücadele arkadaşlarına, Aziziyeli İstiklâl Gazisi merhum dedem Davut Oğlu Hüseyin Acar’a, Adile Çavuş’a, Kara Fatma’ya, Millî Mücadele’mizin adı sanı unutulmuş o nice kefensiz kahramanlarımıza ve cephe gerisinden İstiklâl Savaşı kahramanlarımıza katkı sağlayan eli kınalı-ayağı nasırlı Türk kadınına, çocuğundan önce cepheye yardımı düşünen Türk Anası’na, Millî Marş’ımızın şairi merhum Mehmet Akif Ersoy’a minnettarız.. İstiklâl Savaşı’mızın bu yüce kahramanlarını daima saygıyla, minnetle, rahmetle anıyoruz! Ruhları şad olsun!

   Vatan ve bağımsızlık sembolü bayrağımızın daima gururla dalgalanmasını, şehit ve gaziler emaneti bu kutsal vatanımızın ulusal bağımsızlığının devamlılığını öğütleyen bu güzel millî destan İstiklâl Marşı’mızı güzel kavrayarak; ulusallığımızın ve millî bağımsızlığımızın timsali büyük Atatürk’ümüzün ulusal öğütlerini çok iyi anlayıp dosdoğru uygulayarak güzel günlere, aydınlık mutlu yarınlara kısa sürede ulaşılmasını gönülden temenni ediyorum.

   Her türlü düşmanlara karşı tedbir almamızı, bayrağımızın, vatanımızın ve milletimizin mutlu aydınlık yarınları için bilgiyle, azimle, dürüstçe çalışmamızı öğütlediğinden istiklâlimizin ve istikbalimizin rehberi konumundaki İstiklâl Marşı’mız; o işgalci haçlı emperyalist düşmana karşı onurlu karşı duruşumuzun, düşman işgalinden kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşa yönelişimizin ve de ulusal tam bağımsızlığımızın ebediyete dek götürülmesi gerektiğinin destanıdır.

   İyi bilinmelidir ki, İstiklâl Marşı’nı söylerken ve dinlerken saygıda bir kusur etmememiz gerekir. İstiklâl Marşı esnasında yelek, ceket, (giysi palto ise palto) gibi en üst giysinin düğmesi mutlaka ilikleni..   İstiklâl Marşı’mızı (gruptan uzaktayken) dinlerken yönümüz Marş sesine ve bayrağa yönelik olmalıdır.  İstiklâl Marşı söylenişi esnasnda ağızda herhangi bir şey bulundurulmaz!