Yağmur yağar sel olur

Sultan Güner'in "Yağmur yağar sel olur" başlıklı köşe yazısı

Her ne kadar 30 küsur yılımı muhasebeci-mali müşavir olarak çalışarak sonra emekli olsam da bu köşede yazma cüretim bundan dolayı değil. Bir fotoğraf sevdalısı olarak da 30 yılı geçkin ve zaman içinde çevremde gördüğüm güzellikleri veya gözüme batan unsurları çekip doğalında paylaşmamla kendiliğinden basın alanına geçme sürecimle alakalı.

Güzellikleri de paylaşacağım ama şimdi değil, sırası gelince…

Normalde her yurttaşın çevresiyle ilgili duyarlı olması gerektiği yönünde düşünceye katılırım. Sadece kapısının önünü süpürmekle artık temizlenemez bu dünya, çünkü çok kirlendi… Her bireyin ulaşabildiği her noktayla ilgili olması gerektiğini düşünüyorum.

Karasu’da dolaşırken yeni inşaat kazılarına denk geliyorum. Açılan inşaat alanlarından aylarca pompalarla arsada biriken suyu boşaltılmaya çalışılıyor. Evlerimizin altı hep böyle su ile mi dolu? Üstünde ne kadar güvende olabiliriz? Birkaç hafta önce 11 Eylül 2023’te Libya’da meydana gelen korkunç sel – tsunami faciası sonrası on binlerce insan öldü ve bir o kadar da bina sele kapılıp çamur olup aktı gitti!

(Libya sel haberini buradan okuyabilirsiniz. ->https://www.bbc.com/turkce/articles/cl5g98w73yjo )

Malum Karadeniz sahili üzerindeyiz ve normalinde çok yağış alan bir bölge Karadeniz.

Evlerin altındaki su muhtemelen Sakarya Nehri’mizin kolları etkisiyle olduğu ihtimali aklıma geliyor. Mühendisler illa ki bu inşaatların güvenli barınak olmaları için gerekli özeni, titiz çalışmayı resmiyette yaptıklarını gönülden diliyorum! Umarım çok çok şiddetli yağışlarda bile bu zemin altı sular harekete geçmez…  

Aslında Karasu için bir önerim olacak, bir yaz başlangıcında bisikletimle merkeze giderken belediye anonsu duymuştum, şöyle diyordu: “Tatilcilerin gelmeye başlamasıyla yollara çıkan hayvanlarınıza sahip çıkın!” gibi benzeri bir anonstu.

Oysa ben büyükşehirde büyümüş olsam da yollarda inekleri görünce çok mutlu oluyorum. Büyükşehirlerde yaşayıp tatile gelen insanların doğal yaşamdan kopmak isteyeceğini mi düşünüyorsunuz? Bilemem. Hele pandemi sonrası doğal ve organik yaşamın değeri çok iyi anlaşıldı. Benim düşüncem Karasu tıklım tıklım bina dolacağına doğal yaşamı, tarıma zaten uygun olan topraklarını (çok büyük bir lütuf; altından su fışkıran bir yerdeyiz) değerlendirerek bu konuda konuklarını mutlu edecek projeler üzerinden kalkınmayı deneseler keşke ve bununla Karasu’nun adı tanıtılmaya çalışılsa ne güzel olurdu. Ki esnafın çoğu fındıklık sahibi zaten tarımla iç içe kişiler…

Maliyeti daha ucuza (GDO’suz) üretilen doğal, kaliteli doğal veya organik tarım ürünleriyle büyükşehirlileri ağırlayan bir tatil beldesi olsa Karasu. Ayrıca tahıl filoları patlatılmış bir ülkenin önceliği ancak tarım alanlarına yatırım yapmasıyla telafi edebilir!

Ve daha çok ağaçlandırarak topraktaki suyu tutma, ilkokul bilgilerimden hatırladığım erozyonu ağaç kökleriyle önleme yoluna gitmek…

Hayali bile güzel! Hayal çünkü ranttan gözümüzü alıp doğal ve organik yaşama yönelmemiz konusunda umutsuzuz… 

Fotoğraflarımda bahsettiğim sulak alan örneği görüyorsunuz. Buralarda inşaat yapılıyor şimdilerde…