Bazen yazdıklarımızın anlaşılmasını değil, içimizi dökmemizi beklersiniz sadece. Peki, bu başlık ne manaya geliyor diye merak edenleriniz çıkabilir. Hayatımda tanıdığım insanların bazılarını anlatıyor sadece. Ya da belki de çoğumuzun devamlı tanımak zorunda kaldığı insanları. Belki de farkında olmadan bizleri.
Kaçımız güçsüzün yanında durdu, hakkını savundu, kaçımız yolda kalmış bir arabayı iterek yardımcı oldu, yook yolda kalana değil gidene binmeye yeğledik, kaçımız destek verdi bir fakire bırak destek vermeyi fakir fakir diye alay etti, kim haksızlığı görüp, dur dedi. Hep haksızın, zenginin, güçlünün ve makam sahibinin yanında durmayı kendimize yakıştırdık.
Hangimiz gerçek Müslümanın yanında olduk? Olmayız çünkü gerçek Müslümanda hile yok, ama Müslümanmış gibi görünenin peşinde olduk çünkü kendi çıkarımızı düşündük bile bile yanlışın, hırsızın, güçlünün yanında olduk,
Neden? Korkaklıktan, şimdi görüyorum ki tüm bunları kendine hayat felsefesi yapanlar, sosyal paylaşım sitelerinde ahkâm kesiyorlar, dürüstlükten, Müslümanlıktan dem vuruyorlar, onlar bu paylaşımlarla kendi vicdanlarını rahatlatmak istiyorlar ama bilinmelidir ki vicdanlar yalanlarla rahatlamaz.
Hata yapmaktan korkan insanlar, dudağında biriken cümleleri daima içine atarlar. Bu problemi bende yaşıyorum.
Bazen öyle bir an geliyor ki, karşınızdaki kişiye anlatmak istedikleriniz, siteminiz hepsi aklınızın bir köşesinde hazırken hiçbirini söyleyemez olay bittikten sonra birden cümlelerin hepsi kafanıza dank eder.
Çoğu zaman da konuştuğumuz şey hakkında yanlış cümleler kurarız. Karşı tarafın tepkisinin nasıl olacağını ölçemediğiniz için söylemek veya açıklamak istediğiniz şeyler dilimizin ucunda kalıyor. Söylemekten korkmayın.
Bunu yapmaya devam ettiğiniz takdirde, zaman içinde insanlara karşı kendi hakkınızda yanlış izlenimlere de yol açarsınız.
Para yoksa kazanılır, mal mülk yoksa bir çaresine bakılır. Mevki desen belki de en kolay o kazanılır. Ama şeref yoksa o zaman her şey çaresiz kalır. Bugün şerefi olmayanların yarınlarda hiçbir şeyi olmaz. Şeref zamanla asla kazanılamaz.
Başı dik tutmak değil mesele. Mesele başı dik tutarken bu onuru taşıyabilmekte!
İnsanlar kitaplar gibidir. Kapağına aldanmamak, içini okumak gereklidir.