Türkiye'nin yükselen konumu ve değişen küresel dengeler

Selman Yümnü'nün "Türkiye'nin yükselen konumu ve değişen küresel dengeler" başlıklı köşe yazısı

Dünya siyaseti hızla değişiyor ve Türkiye, bu değişimden en fazla etkilenen ülkelerden biri olmanın ötesinde, sürecin aktif bir oyuncusu haline geliyor. Orta Doğu’daki güç dengeleri, Avrupa Birliği’nin yeni stratejik farkındalıkları ve küresel ekonominin değişen dinamikleri, Türkiye’nin uluslararası alandaki konumunu güçlendiren unsurlar olarak öne çıkıyor. 

Son yıllarda Türkiye’nin dış politikasında artan etkinlik, özellikle Orta Doğu ve Doğu Akdeniz'de ciddi sonuçlar doğurdu. Suriye’deki askeri varlık, bölgedeki denklemi tamamen değiştirdi. 2011’den bu yana süregelen Suriye iç savaşında Türkiye hem güvenlik tehditlerini bertaraf etmek hem de bölgedeki nüfuzunu artırmak adına önemli adımlar attı. Bugün, Suriye’deki denklemler Türkiyesiz düşünülemez hale geldi. Üstelik bu süreçte yalnızca askeri değil, diplomatik kazanımlar da elde edildi. ABD ve Rusya gibi küresel aktörlerle kurulan denge politikası sayesinde, Türkiye bölgedeki çıkarlarını koruma noktasında önemli bir pozisyon elde etti. 

Öte yandan, Avrupa Birliği’nin Türkiye'ye bakışında önemli bir değişim gözlemleniyor. Uzun yıllardır Ankara ile mesafeli bir politika izleyen Brüksel, özellikle son dönemde yaşanan göç krizi, enerji güvenliği ve jeopolitik gelişmeler sebebiyle Türkiye’nin stratejik önemini yeniden keşfetti. Bir zamanlar eleştirel bir tutum takınan AB, bugün Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurma gerekliliğini kabullenmiş durumda. Enerji hatları, savunma sanayii ve ticaret gibi alanlarda Türkiye'nin kilit rolü, Avrupa’nın da Ankara’ya yönelik söylemini yumuşatmasına neden oldu. 

Küresel ekonomi açısından bakıldığında da Türkiye için yeni fırsatlar doğuyor. Çin'in üretim maliyetlerindeki artış ve Batı’nın tedarik zincirlerini çeşitlendirme çabaları, Türkiye’yi bir üretim üssü haline getirme potansiyeli taşıyor. Avrupa ve Orta Doğu pazarlarına olan coğrafi yakınlık, güçlü sanayi altyapısı ve genç nüfus, Türkiye’yi küresel ekonomide daha önemli bir konuma taşıyor. 

Dünyadaki bu konjonktürel değişimin bir diğer önemli boyutu da savunma sanayiinde yaşanıyor. Türkiye, yerli ve milli teknolojilerle geliştirdiği savunma sanayii ürünleri sayesinde hem askeri hem de diplomatik anlamda elini güçlendirdi. Bayraktar TB2 gibi insansız hava araçları, sadece Türkiye'nin değil, dünya genelinde birçok ülkenin güvenlik stratejilerinin merkezine oturdu. Bu alandaki ilerlemeler, Türkiye'nin dış politika hamlelerine de doğrudan etki etti ve uluslararası arenada daha güçlü bir konuma ulaşmasını sağladı. 

Bütün bu gelişmeler, Türkiye'nin dünya sahnesindeki rolünün giderek arttığını gösteriyor. Ancak bu süreçte Türkiye’nin dikkatli olması ve kazanımlarını kalıcı hale getirecek politikalar izlemesi gerekiyor. Diplomasi, ekonomi ve savunma sanayiindeki hamlelerin uzun vadeli ve sürdürülebilir olması, Türkiye’nin yeni konjonktürde kalıcı bir güç merkezi olmasını sağlayacaktır. 

Sonuç olarak, Türkiye tarihi bir dönemeçte. Küresel dengelerin değişmesi, Ankara’ya büyük fırsatlar sunarken, aynı zamanda önemli sorumluluklar da yüklüyor. Doğru adımlar atılırsa, Türkiye sadece bölgesel bir güç olmaktan çıkıp, küresel siyasetin belirleyici aktörlerinden biri haline gelebilir.