Türkiye yüzyılı mağduriyet modeli

Remzi Akbaş'ın "Türkiye yüzyılı mağduriyet modeli" başlıklı köşe yazısı

9 Eylül tarihinde başlayan 2024-2025 eğitim-öğretim döneminin geçen 16 günlük sürede sorunlar ortaya çıkmaya başladı.

Karasu’da bulunan 55 okulda yaklaşık 12 bin 700 öğrenci ders başı yaptı.

Milli Eğitim Müdürü Sayın Çetin Turhan'ın yeni dönem mesajında şu açıklamayı çok önemsiyorum:

"Eğitim sürekli olarak yenilenmeyi, gelişmeyi, değişime açık olmayı, çalışmayı zorunlu kılan hayat boyu devam eden bir süreçtir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ‘Eğitimdir ki bir milleti, ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder’ sözünde de ifade ettiği gibi ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne taşıyacak yegane unsur eğitimdir. Bu bilinçle çalışmaya, eğitim alanında önemli projeler gerçekleştirmeye çalışıyoruz."

Elbette bu sözlerin altına imzamı atarım. Ancak, Atatürk'ün işaret ettiği eğitim yapılıyor mu? Öğrencilerimiz, “Çağdaş medeniyetler seviyesine ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ müfredatı ile mi ulaşacak? Yoksa 60 yıl geriye mi gideceğiz? Bunu zaman gösterecek.

Biz bugüne bir bakalım:

Dünyanın en iyi akademik eğitim kurumlarının listelendiği "QS Dünya Üniversiteleri" sıralamasında 100 üzerinden 32.2 puan alan Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ancak 336'ıncı sırada kendine yer buldu. Diğerlerinin adı yok!

21.yüzyılın başında çoğu ülkeler yapay zeka, başka gezegende yaşamanın olanakları ve uzun yaşamın çözümüne yönelik çalışmalar yaparken bizim ülkemizde eğitimin temel taşı ilköğretim okullarının alt yapısını konuşuyoruz, tartışıyoruz.

Bakınız; okullarda yıllarca Aile Birliği yönetimlerinde görev yaptım. Kırtasiyesinden temizliğine, mekanik malzemeden güvenliğine kadar velilerimizin ve esnaflarımızın katkılarıyla birçok yardımlarda bulunuldu, noksanlıklar karşılandı. Bakıldığında 20 yıl öncesinde ne tür sorunlar varsa bugün de benzer sorunlar karşımıza çıkıyor.

Okulların birçoğunda temizlik, güvenlik ve kırtasiye sorunu devam ediyor.

Gerek çalışma süresi gerekse ücret politikası nedeniyle 12 bin 700 öğrencinin bulunduğu Karasu'ya "İş-Kur Uyum Projesi" (İUP) kapsamında 80 kontenjanlık hizmetliden ancak 50 civarında başvuru yapılmış. Son başvuru süresi 30 Eylül tarihinde son buluyor. Talebin düşük kalmasının arkasında ücret ve çalışma süresinin kısıtlanması yer alıyor. Eğer talep bununla kalırsa 254 öğrenciye 1 hizmetli düşecek. Türkiye genelinde gelen tepkiler üzerine Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in açıklamasına göre Çalışma Bakanlığı 30 bin ilave temizlik personeli istihdam hakkı tanıyacakmış. Ancak buradaki sorun personelden ziyade çalışma süresi ve alacağı ücrettir. Daha da önemlisi kadrolu istihdamdır.

Açık söylüyorum; eğer öğrenciler başta tuvalet ve sınıflar olmak üzere buna bağlı yetersiz temizlik nedeniyle bir bulaşıcı hastalık yaşarsa Bakanlık bunun sorumluluğundan kurtulamaz.

Sadece temizlik değil, çoğu okulların güvenliği de sorun olmaya devam devam ediyor. Dış kapının güvenliği sağlanmadığı durumlarda dışarıdan gelenler okul içinde olumsuz eylemlerde bulunabiliyor. Bunun örneği geçmiş dönemlerde görülmüştü.

Daha önemlisi okul çevresinde bazı şahısların yasak madde kullanımıyla dolaştığı, öğrencilere taciz eylemlerinde bulunduğu, trafik sorunu gibi geçmiş dönemlerden bilinen sorunlar arasında yer alıyor. Bu konuda önlemler alınmayacak mı?

Diğer bir konu kantinler:

Kantinlerde satılan maddelerin bir kısmı obezite yapıcı maddeler içeriyor. Bunlarla ilgili kalite kontrolü düzenli yapılıyor mu?

Dolayısıyla yeni dönemi özetlersek; "Yeni yüzyılın mağduriyet modeli" diyebiliriz.