Toplum dediğimiz büyük yapının temelleri, annelerin yüreklerinde şekillenir. Çalışsın ya da çalışmasın, her anne hayatın her anında yoğun bir tempoda yaşıyor. Çocuklarına değer, sevgi, güven katmak için her biri bir yandan kendi yükünü taşırken, diğer yandan yeni bir nesil inşa ediyor. Modern dünyada, özellikle günümüz Türkiye’sinde anneler her zamankinden daha büyük bir yük taşıyor. Ekonomik koşullar gereği çalışmak zorunda olan anneler, çocuklarını ya kreşlere ya da bakıcılara emanet etmek durumunda kalıyor. Ancak annenin çocuğuna sunduğu sevginin yerini başka hiçbir şey dolduramıyor.
Refah seviyesi yüksek toplumlarda, çocuklar en az iki yaşına kadar anneleriyle birlikte büyüyebiliyor ve bu sayede o bağ güçleniyor. Anneyle kurulan bu kuvvetli bağ, çocukların ruhsal ve bedensel gelişimini desteklerken, sağlıklı ve güvenli bireyler olmalarının da temelini oluşturuyor. Maalesef günümüz Türkiye’sinde anneler, verimsiz ve zorlayıcı koşullarda çalışmak zorunda kalırken çocuklarına yeterli sevgiyi veremiyorlar. Bu durum, toplumda sevgisiz, bağ kurma yetisi gelişmemiş, kendine güven eksikliği olan bir neslin yetişmesine yol açıyor.
Bir de evdeki sorumluluğu paylaşmayan babalar nedeniyle yükleri daha da ağırlaşan anneler var. Ev içinde çocuğa yeterli vakit ayıramayan, yorgun düşen anneler… Oysa çocuklar, mutlu annelerle büyüdüklerinde daha sağlıklı, daha güvenli bireyler olarak topluma katılıyorlar. Sağlıklı çocuklar, mutlu annelerle yetişir; bu motto tüm toplumlar için geçerli.
Anne, yalnızca bir çocuğa hayat veren değil, aynı zamanda toplumu şekillendiren güçlü bir figürdür. Onun emeklerinin farkına varmalı ve her annenin, çocuğunu büyütürken desteklenmesi gerektiğini unutmamalıyız. Toplumun her bireyi, özellikle babalar, sorumluluğu paylaşmalı ve annenin yükünü hafifletmeli. Çünkü anne sevgisiyle büyüyen her çocuk, daha aydınlık bir geleceğe açılan kapıdır.
Gelin, annelerin omuzlarındaki bu yükü fark edelim. Onlara hak ettikleri desteği verelim ki, nesillerimiz sevgisiz değil, sevgi dolu bir geleceğe adım atabilsin.