Tarımsal donun ekonomiye soğuk etkisi

Selman Yümnü'nün "Tarımsal donun ekonomiye soğuk etkisi" başlıklı köşe yazısı

Nisan ayının ortasında Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde yaşanan ani sıcaklık düşüşleri ve buna bağlı olarak meydana gelen tarımsal don olayları, sadece çiftçileri değil, ekonomiyi ve tüketicileri de yakından ilgilendiriyor. Özellikle meyve-sebze üretiminde önemli paya sahip bölgelerde meydana gelen zararlar, tarladan sofraya uzanan zincirde zincirleme etkiler yaratabilir.

İlk gözlemler, başta kayısı, şeftali, ceviz, fındık ve üzüm olmak üzere birçok ürünün don nedeniyle ciddi hasar gördüğünü ortaya koyuyor. Tarımsal üretimin bu şekilde sekteye uğraması, önümüzdeki aylarda yaş meyve-sebze fiyatlarında ani yükselişlerin kapısını aralayabilir. Bu durum, zaten yüksek seyreden gıda enflasyonunu daha da körükleyebilir. Türkiye'de enflasyonun en önemli kalemlerinden biri olan gıda grubu, ağırlığı nedeniyle genel enflasyon seyrini doğrudan etkiliyor. Nitekim TÜİK verilerine göre mart ayında yıllık gıda enflasyonu yüzde 70’i aşmış durumda. Bu oran, tarımsal üretimdeki her türlü aksaklığa karşı ekonominin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Tarımsal don olayının etkileri sadece fiyat artışlarıyla sınırlı kalmayacak. Aynı zamanda üretici gelirlerinde düşüş, sigortasız tarım alanlarında iflas riskleri, tarımsal kredi geri ödemelerinde sıkıntılar ve kırsal istihdamda daralma gibi yapısal sorunları da beraberinde getirebilir. Bu da kırsal bölgelerdeki sosyoekonomik dengeyi tehdit ederken, tarımsal üretimle bağlantılı sektörlerde de domino etkisi yaratabilir.

Bununla birlikte, tarım sigortalarının kapsayıcılığı ve etkinliği bu tür afetlerin etkilerini azaltmada kritik rol oynuyor. Ancak ne yazık ki ülkemizde birçok çiftçi ya sigorta yaptırmıyor ya da mevcut sigorta sistemleri zararın tamamını karşılamaktan uzak kalıyor. Bu noktada, Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) uygulamalarının daha kapsayıcı ve erişilebilir hale getirilmesi büyük önem taşıyor.

Enflasyonla mücadele edilen bir dönemde, arz yönlü şokların daha sık yaşanması Merkez Bankası’nın para politikası üzerindeki baskıyı artırıyor. Zira gıda fiyatlarındaki artışlar sadece tüketici enflasyonunu değil, beklentileri de yukarı çekerek dezenflasyon sürecini sekteye uğratıyor. Bu nedenle tarım politikalarının iklimsel riskleri öngören, erken uyarı sistemlerine dayanan ve çiftçiyi koruyan bir yapıya evrilmesi artık bir tercih değil, zorunluluk haline gelmiştir.

Unutulmamalı ki tarım, iktisadi bir faaliyet olmanın ötesinde, gıda güvencesinin ve toplumsal refahın teminatıdır. Bu yüzden tarımsal üretimi tehdit eden her unsur, aslında tüm ekonomiyi tehdit eder.