Ramazanı nasıl anlamalıyız?

Her şeyin içini boşalttığımız gibi mübarek ramazanın,da içini boşalttık. Mübarek ayı, Allah için yemekten, içmekten ve nefsimizi her türlü kötü söze gıybete, şiddete karşı terbiye etmek yerine, yemek yemek, içmek envayi çeşit tatlılarla ramazanı şölene çevirerek mübarek ramazanın da içini boşaltırız.

 

Oysa Ramazan deyince aklımıza açlar ve açlık gelir, yardımlaşmak, tespit ettiğimiz fakire, yoksula, miskine, düşküne yardım etmemiz gelir. Gözümüzü haramlardan sakınmamız gelir, sinirlerimize hakim olmamız gelir, yardımlaşmak gelir.

 

Bu yardımları yaparken de Allah'ın emrettiği gibi bir lütuf değil, onların bizden alacaklı oldukları bilincini unutmamalıyız. Zekat, sadaka ve fitre, fakirin zenginden alacağıdır, hakkıdır. Bu hak, bir lutuf değil, Allah'ın zengine fakirlerin hakkını verin emridir.

 

Bizler fakirlere fitre, sadaka ya da zekatlarımızı verirken sanki onlara lütfediyor da veriyormuşuz gibi bir durum oluşuyor. Böyle bir durum yok Müslümanlar! 

 

Rabbimiz durumu iyi olan her müslümana şöyle buyurur: Sizin malınızda dilenen ve yoksullar için bir hak vardır. (Zariyat sur 19)

 

Bu fakirin zenginden alacağıdır. Durumu iyi olan herkes, bu hakkı yerine getirmelidir. Bu mubarek ayı tüm müslümanların iyi değerlendirmesi lazım. Allah, bu ayda cehennem kapılarını kapatır. Kur'anın indirildiği bu ayda tövbe ve istiğfarlar daha fazla kabul edilir.

 

Maalesef bir de adları müslüman olup da kendi dinine saygı duymayan insanlarımız var! Sokaklarda sigara içmek, ulu orta yemek yiyerek, içerek ya da satarak insanlarımızı tahrik ederek, başkalarının günaha girmelerinede sebep oluyorlar. Bir de bunun tersi oluyor, birileri oruç tutmuyor diyerek de kimseye husumet beslemek ya da onlara kötü muamele ederek de bir yanlışa düşülmemelidir.

 

Unutmayalım bu toplumun yolcusu var, hastası var, seferisi var. Herkes hakkını bilmeli ve o haklara dikkat etmelidir.