1777 yılında Trabzon’da bir Ermeni anne ve babadan dünyaya gelen Per Minas Bıjışkyan, üniversite eğitimi için Venedik’e gitti. Venedik’in San Lazzaro Adası’nda Katolik inancını benimseyen Ermenilerin kilisesi ve ilahiyat fakültesi bulunuyordu. Bu okuldan mezun olan din adamları, Osmanlı coğrafyasındaki Ermenilerin kültürünü muhafaza etmek ve onlar arasında Katolik inancını yaymak için Mekhitarist Kongregasiosu’nu kurmuşlardı. Rahip Mekhitarist de zamanında Osmanlı vatandaşıydı ve 1700 yılında İstanbul’da Ortodoks Ermeni liderleriyle mezhep ayrılığına düştüğü için faaliyetlerini Venedik’te sürdürme kararı almıştı.
Karadenizli bir Pontus Ermenisi olan Bıjışkyan, eğitimini tamamladıktan sonra Mekhitarist Kongregasiosu tarafından Karadeniz’de Katolikliği yaymak için görevlendirildi. Karadeniz’in güney ve kuzey sahillerini adım adım gezdi. Bir taraftan inancını yaymaya çalışırken diğer yandan da bölgenin tarihini ve coğrafyasını da araştırmaya başladı. Bu araştırmalar sonunda Pontus Tarihi adında bir esere imza attı.
Yolculuğuna 1817 yılında İstanbul’dan başladı. Seyahatini gemiyle gerçekleştiren Bıjışkyan’ın Karasu’daki ilk durağı Deniz Köy oldu. Karaya çıkıp köylülerle sohbet ettiği anlaşılan Bıjışkyan; Deniz Köyü’nün yerleşik bir Türkmen köyü olduğunu, rakımın denizle hemen hemen aynı seviyede olduğu için fırtınalı havalarda denizin içeri girdiğini söylüyor. Antik zamanlarda Kral Tenis’in yaz aylarını geçirmek için burada büyük bir saray yaptırdığını, bu nedenle köyün adının “Kral Tenis’in Köyü” manasına gelen “Deniz Köyü” olduğunu ifade ediyor.
Daha sonra Sakarya ağzına gelen Bıjışkyan; Sakarya’nın eski adının “azgın, saldırıcı” manasına gelen Zulari olduğunu ve Bitinya’yı dolaştıktan sonra Kral Tenis Köyü’nün doğusundan denize döküldüğünü ifade ediyor. Hz. İsa zamanında yaşayan (MÖ. 64 – MS. 24) Yunan tarihçi ve coğrafyacı Strabon’un da Sakarya’yı görmek için geldiğini, orta büyüklükteki gemilerin nehrin içine girip, onları yukarı doğru giderken gördüğünü ifade ediyor. Nehrin hemen kenarında Morn İlahlarının bir tapınağı bulunduğunu, Putperestlerin burayı hala ziyaret ettiğini anlatıyor. Buranın, Karasu Kalesi ve Ballıkaya olduğu tahmin edilmektedir. Melen ile Karaburun arasında bir yerde MÖ. 73 yılında VI. Mithridatis’in Roma ordusunu yendiğini belirtiyor.
Sakarya’nın doğusunda Karasu Çayı ile Melen Çayı’nın bulunduğunu anlatan Bıjışkyan’ın bahsettiği Karasu Çayı bugünkü Maden Deresi’dir. Resmiyette, Maden Deresi diye bir yerin olmadığını, bu derenin gerçekte Karasu Deresi olduğunu daha önceki makalelerimizde de ifade etmiştik. Bıjışkyan, “Melen” sözcüğünün Grekçe yani Antik Yunan döneminden kalma bir isim olduğunu da ayrıca belirtmiştir.