Gece bir anda nefes nefese uyandı. Gördüğü rüyanın etkisiyle uzun süre boşluğa baktı. Bu bilinçaltı rüyası değildi, haberci rüyaydı bunu hissetti. Rüya sembolü okumayı biraz biliyordu. Unutmamak için hemen defterini eline aldı ve yazmaya başladı.

 

‘Nerden başladığını hatırlamıyorum, babamla ilgili sorunlar yaşıyorum. Sonra her yerimi kurtlar sarmaya başlıyor ve hastaneye gidiyorum. Gittiğim yer önce hastane gibi sonra okul sonra daha mistik bir şifahaneye döndü. Şifacı bir kadın bana adımı sordu ama unuttum.

 

 Bana duvardan akan şifa köpüklerini gösterip vücuduma sürmemi söyledi. Bir anda her yer köpük oldu. İyilik her yerdeydi. Onları vücuduma sürdüm ve şifa o anda mümkün oldu. Hastaneden dışarıya çıktım bir baktım ki çıktığım yer küçücük bir çadırmış. Her yer alabildiğine yeşillik. Koşmaya başladım. Yeşil bir tepeyi tırmandım ve orda her yer yemyeşil erik doluydu.’

 

Her ayrıntı her renk ve duygu bir şey anlatıyor olmalıydı. Defteri kapattı. Babasını düşünmeye başladı. Neden iletişim kuramamıştı hiç. Sevgisini neden göstermedi bana. Şimdi hayatta olsaydı ona neler söylerdi… Boğazına bir şey düğümlendi, nefes almakta zorlanıyordu. Nasıl olur da benim her şeyim olmuşken bir anda gidebilir. Bu haksızlık! Konuşmamız gereken konular vardı. Çok eksik kalmıştı çok…

 

2 ay geçti rüyanın üzerinden. Mezara gidememişti.  İçinden bir ses sürekli oraya gidip konuşursa her şeyin düzeleceğini söylüyordu. Aslında çok saçma, orda yatan sadece et parçası, peki babam nerde? En azından ondan bir parça var gitmeliyim diye düşündü.

 

Ertesi gün yanına gitti. Ona söyleyeceklerini, sıkıntılarının hepsini defterine yazmıştı, aldı eline defteri ve konuşmaya başladı. Sevilmediğini düşünüyordu. Kızdı, ağladı, üzüldü, karışık bir sürü duygu ama yetmedi. Toprakla konuşmak istemiyordu.

 

Allah’ım babamla nasıl konuşabilirim?  diye haykırdı. Tam o anda defter ıslak toprağa düştü.. Defteri eline aldı ve toprağı temizlemeye çalışırken gözü yazılara takıldı. 2 ay önce gördüğü rüyayı yazdığı sayfa açılmıştı. Gözlerinde ışık belirdi. Tabi ya Aile dizimi…

 

Aile dizimi Alman psikoterapist Bert Hellinger tarafından 90’lı yıllarda bulunan bir terapi yöntemidir. Ailenin kuşaklar boyu birbirine görünmez bağlarla bağlı olduğunu anlayışına dayanır. Terapi sırasında da kişilerin enerji bedenleri bir şekilde oraya gelir ve şifa gerçekleşir.

 

Ayrıca geçmişte dedelerde hak yeme, haksızlığa uğrama, tacizler, savaşlar, göçler ve yaşantılardan alınan ağır duygusal yükler varsa bunlar biz hiç birebir yaşamamış olsak da epigenetik aktarımla bizi etkiler. Aile dizimi bu gibi durumlar için en şifalı yöntemdir.

 

Hemen en güvendiği şifacıya ulaştı ve randevu aldı. Yani rüyasındaki kadını, o gün babasıyla iletişim kuracağını ve bir şekilde şifanın geleceğini biliyordu. Çünkü mutfakta erik vardı. Rüyasında ki erikler.

 

Rüyaları okumayı bilirsek eğer, bize olayın zamanına kadar söyler. Şifa ona erik zamanı gelecekti ve yeşil şifanın rengiydi.  Yaşanmış bir olaydan alınmıştır.

 

(DEVAMI HAFTAYA)