Yağ konusuna gelince neredeyse piyasada dolaşan traktöründen motosikletine arazi aracından binek araçlara kadar hepsinin ortak bir noktasına dokunmuş oluyoruz çünkü bu araçların tamamının güç üretmesini sağlayan motorlarının içerisinde tıpkı canlıların damarlarında dolaşan kan gibi bir motor yağı dolaşımı olmak zorunda. Yani aslında çok detaya girmeden bile kıyaslama yaparsak çoğu canlılar ve biz insanlar için vücudumuzdaki kan dolaşımı ne kadar önemliyse motorun içerisinde de aynı hayati öneme sahiptir.
Peki, nedir bu motor yağları? Piyasada birçok marka adı altında üretilen çeşitli özelliklere sahip olduğu laboratuvar ortamında veya test araçları üzerinde denendikten sonra biz kullanıcıların tüketimine sunulur. Öncelikle iki ana tip yağ vardır bunlardan ilki mineral yağlar ikincisi sentetik yağlardır. Mineral yağlar aslında topraktan olduğu haliyle çıkan ve petrolün diğer ürünleri ile ayrıştırılmak için rafine işleminden geçirilen topraktan gelen ham yağdır. Gün geçtikçe gelişen motor ve turbo teknolojisine yeterli gelmediği ve beklenen korumayı sağlayamadığı ister tam sentetik ister yarı sentetik olsun sentetik yağlar devreye girmiştir. Sentetik yağlar yalnızca rafine edilmez, aynı zamanda distile edilir saflaştırılır ve temel moleküllerine ayrılır. Ardından yeniden bir araya getirilir ve motor aşınması, aşırı sıcaklıklar ve tortu birikmesine karşı daha iyi koruma sağlaması için katkı maddeleri ile güçlendirilir. Bu süreç, ham yağdaki saf olmayan maddelerin giderilmesinin yanı sıra, yağdaki moleküllerin modern motorların ihtiyaçlarına göre düzenlenmesini sağlar. Özel olarak bir araya getirilmiş bu moleküller, daha yüksek koruma ve performans düzeyleri sunar ve motorunuzun daha uzun süre daha iyi çalışmasını sağlar.
İşte tamda bu noktada bu yağların üzerinde yazan yazıların ne anlama geldiğinden de bahsetmek istiyorum. Az önce okuduğunuz üzere motor yağının molekül düzeyinde motorun ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi demiştik işte bu sayılar aslında bunu ifade eder yani yine bir örnek vermek gerekirse insanların beden ölçüleri diyebiliriz bir kıyafetin nasıl ki kendi başına kaliteli olması en iyi marka olması vs. sizin bedeninize uymadığı takdirde kullanamadığınız için hiçbir anlam ifade etmiyorsa motor içinde aynı şekildedir diyebiliriz. Yağın bedeni ise viskozitesi yani akışkanlığı ile tanımlanır. Yağın akışkanlığını tanımlamak için iki sayı kullanılır. İlk sayı, 'Winter' (Kış) anlamına gelen 'W' harfi ile biter. Bu değer, motorun yeni çalıştırıldığı ve yağın henüz soğuk olduğu şartlardaki akışkanlığı göstermektedir. İkinci sayı ise motorun normal çalışma sıcaklığına gelmesi sonrasında yağın sahip olduğu yeni akışkanlıktır.
Sayı küçüldükçe akışkanlık artmaktadır. Yani motorun ilk çalıştırılma anlarında 5W-30 bir yağ, 10W-30 bir yağa göre daha kolay akmaktadır. Motorun normal çalışma sıcaklıklarında ise 10W-30 bir yağ, 10W-40 bir yağa göre daha kolay akar. Bu değişim önemlidir, çünkü motor yağları soğuduğunda doğal olarak kalınlaşır ve sıcaklıkla da incelir. İnce veya düşük viskoziteli yağlar düşük sıcaklıkta motor parçalarını korumak için daha kolay akar. Kalın veya yüksek viskoziteli yağlar ise yüksek sıcaklıklarda motoru korumak için film dayanıklılığını korumakta daha iyidir.
Son olarak kullandığınız aracınız için uygun olan yağı internet ortamından, kitapçığından veya yetkili servislerinden öğrenebilirsiniz marka tercihi tabii ki sizlere kalmış ancak mutlaka motorunuza uygun üretilen yağları kullanmaya özen gösterin ve her rutin bakımda bulunan motor yağı ve filtre değişiminizi yine aracınıza uygun periyotlarda mutlaka yapın ki 200 liralık bakımdan kaçmak veya birkaç saat ayırmamak için ortalama söylüyorum 5-10 bin masraf ve 5-7 gün aracınızdan mahrum kalmayın.