Kralını tanımam

Remzi Akbaş'ın "Kralını tanımam" başlıklı köşe yazısı

Karasu Belediyesi'nin 5 Aralık Perşembe günü yapılan Meclis Toplantısı'nda CHP'li üye Mücahit Karakaş ile Belediye Başkanı İshak Sarı arasında bir tarikata ait olduğu belirtilen kaçak yapılarla ilgili ilginç diyaloglar yaşandı.

Buraya döneceğim:

Biliyorsunuzdur; Belediye Başkanı Sayın İshak Sarı, Bölgesel Amatör Ligi (BAL)'nde şampiyonluk mücadelesi veren ilçemiz takımı Karasuspor'un maçlarını izlemiyor. İzlemediği gibi belediyeyi temsilen yardımcılarından gelen de olmuyor.

Bu tavrı hem Karasuspor yönetimi hem de Karasuspor taraftarlarınca çok tepki ve eleştiri aldı.

CHP Meclis Üyesi Mücahit Karakaş gündem dışı söz alarak Karasu Belediyesi’nden Karasu’nun marka kulübü olan Karasuspor’a maddi ve manevi destek verilmesini isteyerek kendisini ve meclis üyelerini de tribüne davet etti. Ancak Başkan Sarı'nın yanıtı “Ben Karasuspor maçına küfür literatürümü geliştirmek için gitmek zorunda değilim. Karasuspor, Karasu Belediyesi’ne komple devredilsin, ben Karasuspor’u istediğiniz en üst lige çıkartırım. Ama o anlayışla Karasuspor’un bir yere gelme şansı yok."

Sporun toplumsal bütünleştirici bir araç olduğu değerlendirildiğinde Sayın Sarı'nın bu tavrını hoş görmek mümkün değil. Kaldı ki komşu ilçemiz, Kocaali Belediye Başkanı Sayın Turan Yüzücü'nün bizzat izlediği maçlara katılmaması kafalarda çok soru oluşturmaktadır. Maçlara katılımını geçtik, sembolik de olsa bir desteği de olmuyor.

Ayrıca merak ediyorum:

Sayın Cumhurbaşkanı futbol maçlarına gittiğinde küfür edilmiyor mu? Karasuspor, belediyeye devredildiğinde küfür edilmeyecek mi?

Bu açıklamanın nereye evrildiği, ne amaç taşıdığı konusunda çok şeyler söylenebilir ama ben konuyu burada kesiyorum.

Şimdi gelelim "Kral" konusuna.

Gerek yerel, gerek ulusal basının gündemine giren, hatta Sakarya CHP Milletvekili Ayça Taşkent'in de TBMM'nde gündeme getirdiği Denizköy Mahallesi deniz sahilindeki kaçak yapıların durumu CHP'nin üyesi Mücahit Karakaş tarafından Başkan Sarı'ya soruldu.

Sarı'nın yanıtı şöyle oldu:

“Bunu kaşımaya devam ediyorsunuz, buradan bir siyaset elde etmeye çalışarak. O bölgede 3 bin dönüm boş hazine arazisi var. Bu hazine arazilerinde de kaçak yapılar var. Karasu’da kaçak yapıyla en çok mücadele eden benim. Bu konuda babamın oğlunu tanımam, kralını da tanımam. Cemaat, cemiyet neyse, gereğini yaptık. Şimdi Valilik’ten de Çevre Bakanlığı’na yazışmayla, yasal süresinin dolmasından sonra yıkımıyla ilgili bize destek vermelerini istedik yazılı olarak. Desteği versinler, orada gerekeni yaparım, hiç umurumda değil.”

Karasu'da benim bildiğim onlarca kaçak ve ruhsata aykırı yapılar var. Bu yapıların büyük çoğunluğu geçmişten gelen bir sürecin parçası olabilir ama bunun önlenmesi ve gereğinin yapılması noktasında yeterli ciddiyet gösteriliyor mu? İşte burası sorgulanır.

"Kimini geç, kimini seç" mantığıyla yapılan işlemler ister istemez ayrıcalık yaratıyor ve tepkiyi de beraberinde getiriyor.

İshak başkanın yaptığı "Kralını tanımam" sözü her şeyden önce üslup açısından bir belediye başkanına yakışmıyor. Bu bir kabadayılık üslubudur. Kamu gücüyle kralcılık yapmak mesele değil!

Ha, sahi; madem bu konuda kralını tanımıyorsun, o yapılar deniz sahiline yapılırken neden önlenmedi?