Yakın zamanlara kadar Karasu’nun köklü bir tarihi ve kültürel alt yapısının bulunmadığına dair bir inanış vardı. Yapılan çalışmalar neticesinde bunun hiç de böyle olmadığı anlaşıldı. Bu kıymetli çalışmalar her ne kadar kitaplaştırılamamış, değer görmemiş olsa bile bu yolda tüm engellere ve vurdumduymazlığa rağmen mücadelemiz devam edecektir.
Kocaeli Sancağı Karasu Kazası; denizi, akarsuları, gür ormanları, verimli topraklarıyla eski tarihlerden itibaren insanoğlunun yerleşim merkezleri kurduğu bir mekandır. Yakın zamanlara kadar Müslüman Türklerin, Rumların ve Ermenilerin barış içinde yaşadığı bu güzel coğrafya oldukça zengin bir kültüre sahiptir.
Bu makalemizde 10 Ekim 1741 tarihinde Karasu’da vuku bulan önemli bir hadiseyi ele alacağız. Osmanlı Arşivleri’nde bulunan bu belge, Karasu’nun kültürel alt yapısını öğrenmemiz için derin ipuçları veriyor.
Olay, Hoca Ali Köyü (Kocaali) ile Kuyumcular (Kuyumculu) ahalisi arasında geçiyor. Hoca Ali’den bir oğlan, Kuyumcular’da oturan kızı istedi ve aileler arasında nikah yapıldı. Geleneklere göre; nikahtan sonra erkek ve kadınlar, Kuyumcular Köyünden çıkana kadar at ve öküz arabalarına binmeyecek, silah atmayacak, davul zurna çalmayacaktı. At arabasına sadece gelin binebilirdi.
Düğün yapıldı, yemekler yendi, eğlenceler oldu ve erkek tarafı için artık yola koyulma vakti gelmişti. Adetler üzere ata sadece telli duvaklı gelin binebilirdi ve öyle de oldu. Konvoy, yaya halde yol almaya başladı. Ancak erkek tarafı henüz köyün sınırlarını terk etmeden atlara bindi, davul zurna çaldı ve havaya ateş açtı.
Bu durum Karasu yöresinin adetlerine aykırı idi. Kız tarafı atlara binerek kestirme yoldan at ve öküz arabalarından oluşan düğün konvoyunun önünü kesti. Her iki taraf arasında yaşanan sözlü tartışmalar kısa süre sonra kavgaya dönüştü. Birkaç kişi kılıç ve hançer darbesiyle ağır yaralandı.
Kız tarafı gelini alıp geri döndü. Erkek tarafı ise Hoca Ali’ye döner dönmez Karasu’ya (Küçük Karasu) giderek Naib’e durumu bildirdiler ve şikayetçi oldular. Böylece düğün iptal edilmiş oldu. Belgenin devamı bulunmadığı için olayın tatlıya bağlanıp bağlanmadığını bilmiyoruz.
Düğünler, kültürün en önemli ögesidir. Kendine özgü bir düğünü olmayan toplum eksiktir. Yukarıda bahsedilen belgede her ne kadar tatsız hadiseler yaşanmış da olsa atalarımızın düğün kültür ve geleneğine sahip olduğunu görüyoruz.
Ancak ne yazık ki, bunu biz torunlar için söylemek pek mümkün gözükmüyor. Her bireyin bu kültür yozlaşmasının sebeplerini düşünmesi ve somut olarak bir şeyler yapması gerekiyor.