Karasu’da yakalanan korsanlar (1883)

Karasu, Osmanlı devleti için odun ve kerestenin temin edildiği, ırmakları, ormanları ve iskeleleriyle meşhur önemli bir yerleşim yeriydi. 1880’li yıllardan itibaren Karasu’da keşfedilen madenler ile kurulan fabrika ve maden ocakları sayesinde bölge göç almaya başlamıştı. Üstelik bu tarihlerde Sakarya Nehrinde başlayan Mersin Balığı Havyarı ticareti Karasu’yu yükselen ve bilinen bir yer haline getirmeye yetmişti. Karasu, denizcilerin şehriydi. Deniz ticareti kisvesiyle Akdeniz’de korsanlık faaliyetleri yürüten Trablusgarplı Osmanlı vatandaşı dört bedevi, 1883 yılında İstanbul ve İzmit’in iskele ve limanlarında çeşitli faaliyetler yürüttükten sonra Kandıra iskelesinden bir yelkenli kaçırarak Karadeniz’e açıldılar.

Durumun fark edilmesi üzerine Boğazlar başta olmak üzere Karadeniz kıyısındaki Osmanlı iskele ve liman riyasetlerine telgraf çekilerek durumdan haberdar edildi. Trablusgarplı dört bedevi, teknelerini kereste ticaretinin merkezlerinden biri olan Melen iskelesine sürdüler. Ellerindeki silahlarla burada biraz oyalandıktan sonra yeniden denize açılan Bedeviler, Kocaali ve Haralambo iskelelerine de uğrayıp Sakarya ağzındaki Karasu iskelesine vardılar.

Denizden Sakarya ağzına giren yelkenli tekne iskeleye yanaştı. Kereste ve havyar ticareti yapan Karasulu denizciler, bedevilerin, ellerinde silahla karaya çıktığını görünce birden panik oldular. Derhal Karasu Müdürüne haber verildi. Camiye yakın konumdaki ekmek fırınından silah zoruyla ekmek aldıktan sonra yeniden teknelerine dönmek isteyen bedeviler, Karasu Jandarmasının operasyonuyla kıskıvrak yakalandılar. Nahiye merkezi İncirli’deki Hacı Abdi Bey Camii’nin yakınındaki nezarette muhafaza edilen bedevilerin elbiseleri dahil, silahlarına, diğer eşyalarına ve yelkenliye el konuldu. Hacı Abdi Bey Caddesi üzerindeki Karasu Hükümet Konağından Adapazarı Kaymakamlığına telgraf çekilerek durumdan haberdar edildi. Adapazarı Kaymakamlığından gelen kolluk güçleri tarafından teslim alınan Trablusgarplı Korsanlar bir süre Adapazarı’nda bekletildikten sonra İstanbul’a gönderildiler. Kaynak: Osmanlı Arşivleri, Y.PRK.ŞH. 1/70.