Karasu tarihinde eşkıyalık olayları

Oğuzhan Kır'ın "Karasu tarihinde eşkıyalık olayları" başlıklı köşe yazısı

Türk milleti, 1911 yılında Trablusgarp savaşıyla başlayan ve akabinde Balkan Savaşları, I.Dünya Harbi ve İstiklal Savaşıyla 1923 yılına kadar süren uzun savaşlara girişmiştir. Uzun yıllar süren bu savaşlarda ülke toprakları kaybedilmiş, soykırım, sürgün ve işgaller neticesinde millet adeta perişan olmuştu.

Bu dönemde bütün ülke gibi Kocaeli Sancağına bağlı Karasu Kazası da büyük bir yıkım yaşamış, savaşa gidenlerin hemen hiçbiri geri dönmemişti. Ülke, Batılılarca işgale uğradığı için yurt genelinde büyük bir kargaşa hakimdi.

93 Muhacirleri olarak bilinen Gürcü, Abaza, Çerkes, Bulgar, Boşnak, Arnavut ve Türk muhacirler, Batılılar tarafından vatanlarından sürülerek Anadolu’ya göçtüler. Muhacirlerin yerleştirildiği yurtlardan biri de Karasu Kazası idi. Millet bu süreci oldukça zor koşullar altında geçirdi.

Merkezi otoritenin ortadan kalkmasıyla bütün ülkede olduğu gibi Karasu’da da gasp, yaralama, köy ve hane baskını, haraç ve dağa kaldırma olayları yaşanmaya başladı.

1913 yılında Kurudere ve Yassıgeçit köylerini basarak ahalinin hayvanlarına el koyan eşkıyalara jandarma birlikleri müdahale etti. İki taraf arasında çıkan silahlı çatışmada pusuya düşürülen jandarmalar şehit edildi. Karasu Nahiye Müdürü, Hendek Jandarma birliğinden yardım istedi. Eşkıyalar yapılan operasyonda diri olarak ele geçirildi. 1917 ve 1922 yılları arasında Çamdağı’nda Rum eşkıyalar ile jandarmalar arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.

Erkekleri savaşta olan Karasu halkı, eşkıyaları İncirli’deki Nahiye Müdürü’ne şikayet etti. Müdürün eşkıyaya karşı oldukça müsamahakâr davrandığını gören Karasulular, Bolu Divan-ı Harbi’ne telgraf çekerek Çamdağı mevkiinde bir karakol kurulmasını istediler. Bunun üzerine Bolu’dan gelen bir tabur asker Çamdağı’na karakol inşa ederek güvenliği sağlamaya çalıştı.

Eşkıyalar, 1918 yılında Melen karyesindeki bir ekmek fırınını bastı. Fırını yağmalayan haydutlar haraç vermeyen bir köylüyü de dağa kaldırarak katletti. Daha sonra Suyatağı (Subatağı) karyesini basarak köylüden haraç toplayıp, hayvanlarına el koydular.

Karapelit ve Kestanepınarı karyesinde yaşayan Rumlar, Rum Patrikanesi’ne yazdıkları telgrafta, Nanta oğlu Yusuf ve arkadaşlarının kendilerini gasp ettiğini, mallarına el koyduğunu ve evden dışarı çıkamadıklarını bildirdi. Şikayet üzerine inceleme başlatıldı ve her iki taraf da yatıştırıldı.

Karasu’da sadece eşkıyalar ile halk arasında değil, Rum vatandaşlar ile Türkler arasında da birçok olay yaşandı. Karasu Papazı Pavli Efendi ile Kocaalili Hacı Yusuf Ağa sülalesinden Hamid Efendi arazi yüzünden kavga ettiler. Bir türlü orta yolu bulunamayınca olay büyüdü. Bunun üzerine Hamid Efendi, Papazı uygunsuz davranışlarından dolayı İzmid Mutasarrıflığı’na şikayet etti. Karapelitli İstavri, Kocaali’yi basarak Hamit Efendi’yi dağa kaldırarak katletti.

1921 yılından itibaren İpsiz Recep’in başında bulunduğu Orhan Gazi Müfrezesi Kefken, Karasu, Kocaali ve Akçakoca’da denetimi ele alarak Rum eşkıyayı geri püskürttü ve bölgenin huzura kavuşmasına öncülük etti.